Alev Alatlı ve İskender Pala Seti (3 Kitap Takım)

Stok Kodu:
2789788619106
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
1
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Kategori:
%20 indirimli
550,00TL
440,00TL
KARGO BEDAVA
2789788619106
865216
Alev Alatlı ve İskender Pala Seti (3 Kitap Takım)
Alev Alatlı ve İskender Pala Seti (3 Kitap Takım)
440.00

Alev Alatlı ve İskender Pala Seti (3 Kitap Takım)

Fesüphanallah! Nasihatname 1

“Önümüzdeki yılları bir elimiz yağda, bir elimiz balda geçiştiremeyecekmişiz gibi duruyormuş. Olsun. Güneş her gün daha mütekâmil bir dünyaya doğmaz. Tarih ezelden ebede dümdüz uzanan doğrusal bir hat değil, devirli bir oluşumdur. Gün olur, en gerideki en öndekinden ileride olur. Aristarkus, Kopernik’e zıpçıktı astrolog’ diyen devrimci Martin Luther’den daha ilericidir. Ahmet Yesevi, Kadızade Mehmet’in çok ötesinde.

‘Nasihatname’ dediğim kalıp, bu yolda bir temrin aslında. Elim henüz kalem tutarken, tecrübemi tecrübenize, bildiklerimi bildiklerinize, hadi lafı dolandırmayayım, ömrümü ömrünüze katarak, 21. yüzyıldaki yolculuğunuzda size belirli bir avans sağlama gayreti. İsterim ki, elinizden geleni değil, yapılması gerekeni yapın, dünyaya bir de benim pencerelerimden bakın. İstemediklerinizi kapatın, yenilerini açın.

İstihkâmlarınızı güçlendirin, zor zamanları fırsata çevirin. Benim yaşıma geldiğinizde, benim hiç olamadığım kadar hakîm, fehim, müstakim, emin, mekin ve metin olun. (Sözlük kullanmayı da âdet edinin.) Aziz ülkemize gelince; ille bir şeye benzetecekseniz, her budağından sürgün atan salkım saçak bir böğürtlen çalısına benzeteceksiniz Türkiye’yi. Bir sürgünü çiçeğe dururken, diğerinin kurumakta, ötekisinin meyve vermekte olduğunu görün. Tek bir sürgüne takılıp kalmayın, bütüne bakmayı âdet edinin. Unutmayın ki, düz akılla anlaşılmaz, pergele, cetvele gelmez, kendine has bir kimliği vardır Türkiye’nin. Batmaz. Batarsa, okyanuslar taşar.”

Alev Alatlı

Hafazanallah!-Nasihatname 2

“Gelin, Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzyıllar önce sahneye konulan Yeni Dünya Düzeni’nin ‘tek din’ ilkesinin ete kemiğe büründürülmesi sürecinden söz edelim. Yeni Dünya Düzeni’nde mevzubahis olan ‘tek din’, Yahudilikle Hıristiyanlığın füzyonu olan Evangelizm’dir. Evangelizm’in ne olduğunu bilmezsek, Amerika Birleşik Devletleri’nin niye bu kadar ısrarla ve kayıtsız şartsız İsrail’i desteklediğini anlayamayız. ABD’nin Irak’ta, Orta Doğu’da, hatta Kara Afrika’da ne yapmak istediğini de doğru okuyamayız. Eski

Ahit’te eritilmiş, tevhit edilmiş Hıristiyanlığın temellerinin daha 1867’de kurulan ‘Kiliseler Konseyi’ tarafından atıldığını bilesiniz.

ABD’nin İsrail düşkünlüğü, jeopolitik çıkarların ya da daha şimdiden alternatif enerji kaynaklarıyla ikame edilme yolundaki petrolün ötesinde spiritüel bir tutkuya dönüşeli nicedir. Bir Amerikan Yerlileri eksikti

diye düşünürüm, bir de Reis Tekumseh’in kemiklerinin sızladığını. (...) Her neyse. Dilerim bari siz siz olun, Orhun Yazıtları’nı arada bir okuyun. Okuyun ki, ‘kalıtımsal haslet’ dedikleri üstenciliğin bizdeki

karşılığının ‘kut’ olduğunu kendi gözlerinizle göresiniz ve ‘Kutlu olsun’ dileğimizin ‘Tanrı’nın yolundan çıkılmasın’ temennisi olduğunu idrak edesiniz. Bizde ‘üstünlük’ Kaan’da (veya Kağan’da veya Hakan’da

veya Erkin’de veya...) değil, ‘bilge, alp, adil ve erdemli’ olandadır. Bilge Kaan töreye ters düşmeyegörsün, Tanrı ‘kut’u geri alır. Bunun için denmiştir, sel gider, kum kalır, il gider, töre kalır.”

Alev Alatlı

Kalp

Yazı yoktu ama o vardı.

Tekerlek icat edilmemişti ama o yerli yerindeydi.

Dünya yaratılmamıştı ama o kasılıp gevşiyordu.

İnsan henüz cennetteyken onunlaydı ve içindeki her şey de sevgi, aşk, vefa, iyilik, şükür, hamd, dostluk gibi erdemler üzerineydi…

Âdem ata onun sesini dinleyip arzusunu giderme gayretine düşmeseydi belki de yolu yeryüzünde tövbelere, pişmanlıklara ve umutlara hiç evrilmeyecek; çevresi daralmalar ve genişlemeler, arınmalar ve kirlenmeler, yangınlar ve donmalarla hiç kuşatılmayacaktı.

Şimdi?

Aşk ve nefret, iyilik ve kötülük, saadet ve keder, iman ve inkâr... İnsana insan olduğunu artık bunlarla hissettiriyor. Bazen aydınlık, bazen karanlık; gören göz veya işiten kulak bazen… Göğüs kafesinde ahenkle her büzülüp genişlemesi bizi içten içe süratle değiştiriyor ve hâlden hâle döndürüyor.

Bud-dub... bud-dub… bud-dub…

Sesindeki ters-yüz oluş bile adıyla örtüşük: “Bir şeyi bir yönden öteki yöne çevirmek; renkten renge giriş, kararsızlık, durmadan dönüşüm ve değişim = KALP.”

Kalbe dair ne varsa…
İskender Pala’nın her zamanki yetkin kaleminden…

Alev Alatlı ve İskender Pala Seti (3 Kitap Takım)

Fesüphanallah! Nasihatname 1

“Önümüzdeki yılları bir elimiz yağda, bir elimiz balda geçiştiremeyecekmişiz gibi duruyormuş. Olsun. Güneş her gün daha mütekâmil bir dünyaya doğmaz. Tarih ezelden ebede dümdüz uzanan doğrusal bir hat değil, devirli bir oluşumdur. Gün olur, en gerideki en öndekinden ileride olur. Aristarkus, Kopernik’e zıpçıktı astrolog’ diyen devrimci Martin Luther’den daha ilericidir. Ahmet Yesevi, Kadızade Mehmet’in çok ötesinde.

‘Nasihatname’ dediğim kalıp, bu yolda bir temrin aslında. Elim henüz kalem tutarken, tecrübemi tecrübenize, bildiklerimi bildiklerinize, hadi lafı dolandırmayayım, ömrümü ömrünüze katarak, 21. yüzyıldaki yolculuğunuzda size belirli bir avans sağlama gayreti. İsterim ki, elinizden geleni değil, yapılması gerekeni yapın, dünyaya bir de benim pencerelerimden bakın. İstemediklerinizi kapatın, yenilerini açın.

İstihkâmlarınızı güçlendirin, zor zamanları fırsata çevirin. Benim yaşıma geldiğinizde, benim hiç olamadığım kadar hakîm, fehim, müstakim, emin, mekin ve metin olun. (Sözlük kullanmayı da âdet edinin.) Aziz ülkemize gelince; ille bir şeye benzetecekseniz, her budağından sürgün atan salkım saçak bir böğürtlen çalısına benzeteceksiniz Türkiye’yi. Bir sürgünü çiçeğe dururken, diğerinin kurumakta, ötekisinin meyve vermekte olduğunu görün. Tek bir sürgüne takılıp kalmayın, bütüne bakmayı âdet edinin. Unutmayın ki, düz akılla anlaşılmaz, pergele, cetvele gelmez, kendine has bir kimliği vardır Türkiye’nin. Batmaz. Batarsa, okyanuslar taşar.”

Alev Alatlı

Hafazanallah!-Nasihatname 2

“Gelin, Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzyıllar önce sahneye konulan Yeni Dünya Düzeni’nin ‘tek din’ ilkesinin ete kemiğe büründürülmesi sürecinden söz edelim. Yeni Dünya Düzeni’nde mevzubahis olan ‘tek din’, Yahudilikle Hıristiyanlığın füzyonu olan Evangelizm’dir. Evangelizm’in ne olduğunu bilmezsek, Amerika Birleşik Devletleri’nin niye bu kadar ısrarla ve kayıtsız şartsız İsrail’i desteklediğini anlayamayız. ABD’nin Irak’ta, Orta Doğu’da, hatta Kara Afrika’da ne yapmak istediğini de doğru okuyamayız. Eski

Ahit’te eritilmiş, tevhit edilmiş Hıristiyanlığın temellerinin daha 1867’de kurulan ‘Kiliseler Konseyi’ tarafından atıldığını bilesiniz.

ABD’nin İsrail düşkünlüğü, jeopolitik çıkarların ya da daha şimdiden alternatif enerji kaynaklarıyla ikame edilme yolundaki petrolün ötesinde spiritüel bir tutkuya dönüşeli nicedir. Bir Amerikan Yerlileri eksikti

diye düşünürüm, bir de Reis Tekumseh’in kemiklerinin sızladığını. (...) Her neyse. Dilerim bari siz siz olun, Orhun Yazıtları’nı arada bir okuyun. Okuyun ki, ‘kalıtımsal haslet’ dedikleri üstenciliğin bizdeki

karşılığının ‘kut’ olduğunu kendi gözlerinizle göresiniz ve ‘Kutlu olsun’ dileğimizin ‘Tanrı’nın yolundan çıkılmasın’ temennisi olduğunu idrak edesiniz. Bizde ‘üstünlük’ Kaan’da (veya Kağan’da veya Hakan’da

veya Erkin’de veya...) değil, ‘bilge, alp, adil ve erdemli’ olandadır. Bilge Kaan töreye ters düşmeyegörsün, Tanrı ‘kut’u geri alır. Bunun için denmiştir, sel gider, kum kalır, il gider, töre kalır.”

Alev Alatlı

Kalp

Yazı yoktu ama o vardı.

Tekerlek icat edilmemişti ama o yerli yerindeydi.

Dünya yaratılmamıştı ama o kasılıp gevşiyordu.

İnsan henüz cennetteyken onunlaydı ve içindeki her şey de sevgi, aşk, vefa, iyilik, şükür, hamd, dostluk gibi erdemler üzerineydi…

Âdem ata onun sesini dinleyip arzusunu giderme gayretine düşmeseydi belki de yolu yeryüzünde tövbelere, pişmanlıklara ve umutlara hiç evrilmeyecek; çevresi daralmalar ve genişlemeler, arınmalar ve kirlenmeler, yangınlar ve donmalarla hiç kuşatılmayacaktı.

Şimdi?

Aşk ve nefret, iyilik ve kötülük, saadet ve keder, iman ve inkâr... İnsana insan olduğunu artık bunlarla hissettiriyor. Bazen aydınlık, bazen karanlık; gören göz veya işiten kulak bazen… Göğüs kafesinde ahenkle her büzülüp genişlemesi bizi içten içe süratle değiştiriyor ve hâlden hâle döndürüyor.

Bud-dub... bud-dub… bud-dub…

Sesindeki ters-yüz oluş bile adıyla örtüşük: “Bir şeyi bir yönden öteki yöne çevirmek; renkten renge giriş, kararsızlık, durmadan dönüşüm ve değişim = KALP.”

Kalbe dair ne varsa…
İskender Pala’nın her zamanki yetkin kaleminden…

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat