Elkitabı niteliğinde olan bu yapıtta konularına yaklaşırken okuyucuyu kuramsal tartışma ortamına sürüklemekten özenle kaçınılmış, konular kısa ve yalın bir biçimde açıklanmaya çalışılmıştır.
Anayasa konulan ile ilk kez karşılaşılacak kimseler için yeterli sayılabilecek ölçüde genel bilgiler verilmekle yetinilmiş ve anayasal sorunların siyasal sistem ve daha genelde toplumsal sistemle olan ilişkileri kısaca ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Daha geniş bilgi edinmek isteyenler için, konularına ilişkin başlıca Türkçe yapıtlar «kaynaklar» başlığı altında ayrıca gösterilmiştir. Kitabın yazılışında Anayasa hukukunun kendine özgü devingen yapısından kaynaklanan güçlüklere, uygulanmasına henüz geçilmiş bir Anayasanın anlatımından doğan güçlükler de eklenmiştir. Ülkemizde anayasalcılık hareketlerinde dikkati çeken pek çok nokta vardır. Bunlardan biri belki de en önemlisi, anayasaya bağlanan umutlarla ilgili olanıdır. Bu yaklaşımda anayasa, her sorunu kolayca çözebilecek sihirli bir araç olarak algılanmaktadır.
Kuşkusuz anayasalar, devletin temel yapısını, örgütlenişini ve işleyiş kurallarını gösteren ve bu niteliği ile tüm öteki yasalara yön veren üstün bir norm değeri taşırlar. Ancak anayasalara her sorunu çözecek bir araç gözü ile bakılması, ona kazanabileceğinden fazlasını yüklemek olur.
Bu yaklaşım özellikle, olağanüstü rejimler sonucu hazırlanmış olan 1961 ve 1982 Anayasalarında açıkça görülür. Kuşkusuz her anayasa gibi, bu anayasalar da hazırlandıkları dönemlerin izlerini taşırlar. Çok partili döneme geçtikten sonra, özellikle 1950-1960 arası karşılaşılan tüm sorunlar basite indirgenerek, bir anayasa sorunu olarak görülmüş her sorunun çözümü anayasada aranmıştır. 1982 Anayasası hazırlanırken de benzer bir yol izlenmiştir.(Önsözden).
Elkitabı niteliğinde olan bu yapıtta konularına yaklaşırken okuyucuyu kuramsal tartışma ortamına sürüklemekten özenle kaçınılmış, konular kısa ve yalın bir biçimde açıklanmaya çalışılmıştır.
Anayasa konulan ile ilk kez karşılaşılacak kimseler için yeterli sayılabilecek ölçüde genel bilgiler verilmekle yetinilmiş ve anayasal sorunların siyasal sistem ve daha genelde toplumsal sistemle olan ilişkileri kısaca ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Daha geniş bilgi edinmek isteyenler için, konularına ilişkin başlıca Türkçe yapıtlar «kaynaklar» başlığı altında ayrıca gösterilmiştir. Kitabın yazılışında Anayasa hukukunun kendine özgü devingen yapısından kaynaklanan güçlüklere, uygulanmasına henüz geçilmiş bir Anayasanın anlatımından doğan güçlükler de eklenmiştir. Ülkemizde anayasalcılık hareketlerinde dikkati çeken pek çok nokta vardır. Bunlardan biri belki de en önemlisi, anayasaya bağlanan umutlarla ilgili olanıdır. Bu yaklaşımda anayasa, her sorunu kolayca çözebilecek sihirli bir araç olarak algılanmaktadır.
Kuşkusuz anayasalar, devletin temel yapısını, örgütlenişini ve işleyiş kurallarını gösteren ve bu niteliği ile tüm öteki yasalara yön veren üstün bir norm değeri taşırlar. Ancak anayasalara her sorunu çözecek bir araç gözü ile bakılması, ona kazanabileceğinden fazlasını yüklemek olur.
Bu yaklaşım özellikle, olağanüstü rejimler sonucu hazırlanmış olan 1961 ve 1982 Anayasalarında açıkça görülür. Kuşkusuz her anayasa gibi, bu anayasalar da hazırlandıkları dönemlerin izlerini taşırlar. Çok partili döneme geçtikten sonra, özellikle 1950-1960 arası karşılaşılan tüm sorunlar basite indirgenerek, bir anayasa sorunu olarak görülmüş her sorunun çözümü anayasada aranmıştır. 1982 Anayasası hazırlanırken de benzer bir yol izlenmiştir.(Önsözden).