Asya’nın Kalbi Orta Asya Hânlıklarının ve Rus İşgali Altında Kalmış Olan Türkistan’ın (Siyasî ve Kültürel) Tarihi

Stok Kodu:
9786256299375
Boyut:
14x23
Sayfa Sayısı:
480
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
%28 indirimli
550,00TL
396,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 48,40TL
Temin süresi 1-3 gündür.
9786256299375
1359534
Asya’nın Kalbi
Asya’nın Kalbi Orta Asya Hânlıklarının ve Rus İşgali Altında Kalmış Olan Türkistan’ın (Siyasî ve Kültürel) Tarihi
396.00

Orta Asya, nedeni nasılı bir tarafa, yüzyıllardır ilgilerimizin zayıflığından küllendirdiğimiz, sınırları içinde ne olup bittiğiyle pek de ilgilenmediğimiz, fizikî uzaklığını neredeyse kalbî uzaklığa da dönüştürmüş olduğumuz coğrafya. Kitabın yazarları olan Edward Denison Ross ve Francis Henry Skrine iki müsteşrik. Skrine siyasî tutumu itibariyle tam da tasavvurlarımızda olan tanımıyla özdeşleştirebileceğimiz bir ‘müsteşrik’ iken, Ross, Arapça, Farsça, Urduca, Çince ve Rusçanın yanısıra  tüm Türk dillerine vakıf dikkate değer bir dilbilimcidir. Ve esere değer katan da, özellikle Ross’un bu özelliğidir. Çünkü başlangıcından yakın bir tarihe (ondokuzuncu yüzyılın sonlarına) kadar Orta Asya Türk hanlıkları tarihinin kaynakları önemli ölçüde Rusçada, Çincede, Urducada ve Ort Asya Türkçe lehçelerindedir (Özbekçede, Kazakçada, Kırgızcada vd.). 

Önceki yüzyıllarda Rus toprakları Türk ve Moğol akınlarına hedef olurken, ondokuzuncu yüzyılın ortalarından itibaren Orta Asya Rus işgalinin hedefi olmuştur. Dolayısıyla Rus ve Orta Asya Türk tarihi birbiri içine geçmiş iki tarihtir. Diğer taraftan, Türkler anayurtları olan, Altay Dağları’nın doğusundaki Ötüken’den (bugünkü Moğolistan’daki Orhun nehri havzası ve batısı) batıya doğru göç edip kök saldıkları Orta Asya’yı Türkistan eylediklerinde çok geçmeden (hicri birinci yüzyıl ortalarından itibaren) İslam’la tanışırlar ve kendi özlerini dönüştürerek İslâm’ın bayraktarlığını üstlenirler. Ve dolayısıyla İslâm tarihi daha en başından  itibaren Orta Asya Türk tarihiyle içli dışlıdır. Böyle olunca, sağlam ve sağlıklı kaynaklardan Orta Asya tarihini okumak ve öğrenmek daha bir önem ve anlam kazanmaktadır.

Köklerimizin uzandığı bu binlerce kilometre uzaktaki, milyonlarca kilometrekarelik coğrafyanın özet bir tarihçesinin oraya olan ilgimizi beslemesini, yoğunlaştırmasını, o ilgiye öz kazandırmasını umuyoruz; ilgimiz ister bu coğrafyanın kendisine, isterse üzerinde oluşmuş ve az ya da çok izleri görünür olan medeniyet ve kültüre ve isterse de üzerinde yaşamış ve yaşamakta olan topluluklara olsun, bunu umuyor, arzu ediyoruz. 

Orta Asya, nedeni nasılı bir tarafa, yüzyıllardır ilgilerimizin zayıflığından küllendirdiğimiz, sınırları içinde ne olup bittiğiyle pek de ilgilenmediğimiz, fizikî uzaklığını neredeyse kalbî uzaklığa da dönüştürmüş olduğumuz coğrafya. Kitabın yazarları olan Edward Denison Ross ve Francis Henry Skrine iki müsteşrik. Skrine siyasî tutumu itibariyle tam da tasavvurlarımızda olan tanımıyla özdeşleştirebileceğimiz bir ‘müsteşrik’ iken, Ross, Arapça, Farsça, Urduca, Çince ve Rusçanın yanısıra  tüm Türk dillerine vakıf dikkate değer bir dilbilimcidir. Ve esere değer katan da, özellikle Ross’un bu özelliğidir. Çünkü başlangıcından yakın bir tarihe (ondokuzuncu yüzyılın sonlarına) kadar Orta Asya Türk hanlıkları tarihinin kaynakları önemli ölçüde Rusçada, Çincede, Urducada ve Ort Asya Türkçe lehçelerindedir (Özbekçede, Kazakçada, Kırgızcada vd.). 

Önceki yüzyıllarda Rus toprakları Türk ve Moğol akınlarına hedef olurken, ondokuzuncu yüzyılın ortalarından itibaren Orta Asya Rus işgalinin hedefi olmuştur. Dolayısıyla Rus ve Orta Asya Türk tarihi birbiri içine geçmiş iki tarihtir. Diğer taraftan, Türkler anayurtları olan, Altay Dağları’nın doğusundaki Ötüken’den (bugünkü Moğolistan’daki Orhun nehri havzası ve batısı) batıya doğru göç edip kök saldıkları Orta Asya’yı Türkistan eylediklerinde çok geçmeden (hicri birinci yüzyıl ortalarından itibaren) İslam’la tanışırlar ve kendi özlerini dönüştürerek İslâm’ın bayraktarlığını üstlenirler. Ve dolayısıyla İslâm tarihi daha en başından  itibaren Orta Asya Türk tarihiyle içli dışlıdır. Böyle olunca, sağlam ve sağlıklı kaynaklardan Orta Asya tarihini okumak ve öğrenmek daha bir önem ve anlam kazanmaktadır.

Köklerimizin uzandığı bu binlerce kilometre uzaktaki, milyonlarca kilometrekarelik coğrafyanın özet bir tarihçesinin oraya olan ilgimizi beslemesini, yoğunlaştırmasını, o ilgiye öz kazandırmasını umuyoruz; ilgimiz ister bu coğrafyanın kendisine, isterse üzerinde oluşmuş ve az ya da çok izleri görünür olan medeniyet ve kültüre ve isterse de üzerinde yaşamış ve yaşamakta olan topluluklara olsun, bunu umuyor, arzu ediyoruz. 

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat