“Saat tam on iki otuzda, parmaksız elleriyle ark ocağına yol verdi Hikmet usta. Kumanda masasının başında, acıyla biçimlenmiş duygulu yüzü ve görkemli gövdesiyle duruşu bir orkestra şefini andırıyordu. Üç adet elektrot ağır ağır ocağın içine doğru salınırken; çelikhane, akıl almaz sayıda düzeneğin farklı tonlarda, farklı kodlardan saldığı seslerle yirmi dört saat kulakları sağır eden homurtusuna başlamıştı bile. Binlerce kilovat enerji ile yüklü elektrotların, önceki vardiyada ergitilmiş çeliğe dokunması ile enerjinin ateşle, ateşin insanla dansı yeniden başladı. Bu danstan gözlere yansıyan yoğun bir kızıllık, kulaklara dolan, tüm sesleri içinde eriten güçlü bir inlemeydi.”
“Saat tam on iki otuzda, parmaksız elleriyle ark ocağına yol verdi Hikmet usta. Kumanda masasının başında, acıyla biçimlenmiş duygulu yüzü ve görkemli gövdesiyle duruşu bir orkestra şefini andırıyordu. Üç adet elektrot ağır ağır ocağın içine doğru salınırken; çelikhane, akıl almaz sayıda düzeneğin farklı tonlarda, farklı kodlardan saldığı seslerle yirmi dört saat kulakları sağır eden homurtusuna başlamıştı bile. Binlerce kilovat enerji ile yüklü elektrotların, önceki vardiyada ergitilmiş çeliğe dokunması ile enerjinin ateşle, ateşin insanla dansı yeniden başladı. Bu danstan gözlere yansıyan yoğun bir kızıllık, kulaklara dolan, tüm sesleri içinde eriten güçlü bir inlemeydi.”