Bir Fransız hoca ile tanıştım. Din adamı ve Fransız dili profesörü idi. Kendisine boş saatlerde Yunus Emre'nin şiirlerini tercüme ederdim. – İlhan, derdi, ah, sizin bu edebiyatınız ve bu muhteşem tarihiniz bizim olsa idi!... – Ne olurdu o zaman? diye sorardım da cevaplardı: – Ufkumuz o kadar genişlerdi ki!... Türkçe dünya dili olurdu!... * * * Fransa'da 15. yüzyılda Batı hastanelerinde akıl hastalarını, ruhlarındaki şeytanı kovalamak için, kadın ve erkek ayırımı yapmadan tedavi diye cinsel uzuvlarını akkor hâlinde kızdırılmış demirle dağlıyorlardı! Aynı yıllarda ise bizim Osmanlı atalarımızın Edirne ve Manisa bîmarhânelerinde, yani akıl ve ruh hastalıkları hastanelerinde çiçekle, su ve mûsikî ile tedaviler yapılıyordu…
Bir Fransız hoca ile tanıştım. Din adamı ve Fransız dili profesörü idi. Kendisine boş saatlerde Yunus Emre'nin şiirlerini tercüme ederdim. – İlhan, derdi, ah, sizin bu edebiyatınız ve bu muhteşem tarihiniz bizim olsa idi!... – Ne olurdu o zaman? diye sorardım da cevaplardı: – Ufkumuz o kadar genişlerdi ki!... Türkçe dünya dili olurdu!... * * * Fransa'da 15. yüzyılda Batı hastanelerinde akıl hastalarını, ruhlarındaki şeytanı kovalamak için, kadın ve erkek ayırımı yapmadan tedavi diye cinsel uzuvlarını akkor hâlinde kızdırılmış demirle dağlıyorlardı! Aynı yıllarda ise bizim Osmanlı atalarımızın Edirne ve Manisa bîmarhânelerinde, yani akıl ve ruh hastalıkları hastanelerinde çiçekle, su ve mûsikî ile tedaviler yapılıyordu…