Bekleyişin Şarkısı Mevsim Yas (2 Kitap Set)
Mevsim Yas
Mevsim Yas, yakın tarihin avurtlarına yapışmış bir lekeyi kazıtıyor. Işığın kırılmadığı, belleğin konuşmayı reddederek ama kaydetmeye devamla sağ çıkabilmeyi başardığı bir yere varıyor Mehtap Ceyran: Görünmez olabildiğin kabuktur ev.
“Hafızası karşısında neden aciz bir varlıktır ki insan?
Seninle böyle konuşuyor olabilmeme şaşırıyorum biliyor musun?
Bu yaşa geldim hiç kimseyle konuşmadım. Sadece kelimeler döküldü ağzımdan. Burada, olduğum yerde sıkıştım kaldım.
Geçenlerde neyi fark ettim biliyor musun; bugüne dek hiç bağırmadığımı... Kendi sesime yabancıyım. Belki de bu yüzden hayatla kötü, hastalıklı bir ilişkim oldu hep. Neye sığınacağımı bilemedim. Galiba hep hatırlamaktan ibarettim.
Hatıralarımı değil, hafızamı yazıyorum sana. Dışarıda korkunç bir yağmur yağıyor, duyuyor musun? O günlerde de hep yağmur yağardı. Bulutların karabasan gibi çöktüğü başka bir şehir daha var mıdır yeryüzünde, bilmiyorum. Gökten yağmur yerine çamur yağıyordu.”
Bekleyişin Şarkısı
Yaralı ağaçların, kirlenen bulutların, gözü çıkarılan kedilerin, evine dönemeyen kemiklerin, yer değiştiren mevsimlerin, adsız sokakların, olamamış aşkların, sonsuz yalnızlıklarla çevrelenmiş insanların, çöle dönen hayatların ve dağılmış bir zamanın da bekleyişinin şarkısıdır artık dillerdeki. Aramanın giderek evin yolunu kaybetmeye, kurtların, çakalların, avcı köpeklerin ayak izlerini takip etmeye ve gitmenin dönmeye evrildiği bir labirent. Bekleyişin Şarkısı, insanın yaşamı kendi girdabına çekmesinin incelikli anlatısı.
İlk romanı Mevsim Yas ile acının kendi dilini yarattığı coğrafyanın resmini cesaretle çizen Mehtap Ceyran, yine bir yaranın kabuğunu kaldırıyor. Bu bir arayış, bekleyiş, onarılmaz yokluk ve sonsuz bir merhamet romanı.
“Çağına yokluk veren bir süzgeçten süzülüp geliyordu her şey. Gözümde görüntüler belirip kayboluyordu. Dilsiz ağızlar, sözcüksüz diller görüyordum. Her şeyin üzerinde bir yorgunluk. Hiçbir şey
bu dünyada olmanın yalnızlığını gidermiyordu…
Sarsılmaz bekleyişimiz kaybolup giden zamanın izleriyle doluydu. Şarkımız sürüyordu.”
Bekleyişin Şarkısı Mevsim Yas (2 Kitap Set)
Mevsim Yas
Mevsim Yas, yakın tarihin avurtlarına yapışmış bir lekeyi kazıtıyor. Işığın kırılmadığı, belleğin konuşmayı reddederek ama kaydetmeye devamla sağ çıkabilmeyi başardığı bir yere varıyor Mehtap Ceyran: Görünmez olabildiğin kabuktur ev.
“Hafızası karşısında neden aciz bir varlıktır ki insan?
Seninle böyle konuşuyor olabilmeme şaşırıyorum biliyor musun?
Bu yaşa geldim hiç kimseyle konuşmadım. Sadece kelimeler döküldü ağzımdan. Burada, olduğum yerde sıkıştım kaldım.
Geçenlerde neyi fark ettim biliyor musun; bugüne dek hiç bağırmadığımı... Kendi sesime yabancıyım. Belki de bu yüzden hayatla kötü, hastalıklı bir ilişkim oldu hep. Neye sığınacağımı bilemedim. Galiba hep hatırlamaktan ibarettim.
Hatıralarımı değil, hafızamı yazıyorum sana. Dışarıda korkunç bir yağmur yağıyor, duyuyor musun? O günlerde de hep yağmur yağardı. Bulutların karabasan gibi çöktüğü başka bir şehir daha var mıdır yeryüzünde, bilmiyorum. Gökten yağmur yerine çamur yağıyordu.”
Bekleyişin Şarkısı
Yaralı ağaçların, kirlenen bulutların, gözü çıkarılan kedilerin, evine dönemeyen kemiklerin, yer değiştiren mevsimlerin, adsız sokakların, olamamış aşkların, sonsuz yalnızlıklarla çevrelenmiş insanların, çöle dönen hayatların ve dağılmış bir zamanın da bekleyişinin şarkısıdır artık dillerdeki. Aramanın giderek evin yolunu kaybetmeye, kurtların, çakalların, avcı köpeklerin ayak izlerini takip etmeye ve gitmenin dönmeye evrildiği bir labirent. Bekleyişin Şarkısı, insanın yaşamı kendi girdabına çekmesinin incelikli anlatısı.
İlk romanı Mevsim Yas ile acının kendi dilini yarattığı coğrafyanın resmini cesaretle çizen Mehtap Ceyran, yine bir yaranın kabuğunu kaldırıyor. Bu bir arayış, bekleyiş, onarılmaz yokluk ve sonsuz bir merhamet romanı.
“Çağına yokluk veren bir süzgeçten süzülüp geliyordu her şey. Gözümde görüntüler belirip kayboluyordu. Dilsiz ağızlar, sözcüksüz diller görüyordum. Her şeyin üzerinde bir yorgunluk. Hiçbir şey
bu dünyada olmanın yalnızlığını gidermiyordu…
Sarsılmaz bekleyişimiz kaybolup giden zamanın izleriyle doluydu. Şarkımız sürüyordu.”