Çerkes ÜçIemesi"nin birinci kitabı olan "Bir Balkan Öyküsü': bir ulusun tarihini hikâyeleştiren "Kafkas OçIemesryle başlayan Çerkes Destanı'nın devamı niteliğindedir. 1864'te, Çarlık Rusyası'na teslim olmalarının ardından 1870'e kadar iki milyona yakın Çerkes, Karadeniz limanlarından Osmanlı topraklarına sürülmüştür. Göçürülen boylar arasında sayıları 250 bini bulan Şapsığlar, Kafkasya'nın batısından yola çıkmış Osmanlı yetkililerince Osmanlı'nın anayurduna ayak basmadan Karadeniz'in batı kıyılarına yönlendirilmiş, daha sonra da Bulgaristan ve Sırbistan'a gönderilmişlerdir. Bu bölgede Sırp ve Bulgar isyancılarla çevrili, tehlikenin kol gezdiği sınır boylarına yerleştirilmişlerdir. Çerkeslere iskan sağlanmasından sonra ondört ve kırk yaşları arasındaki tüm Çerkes erkekleri imparatorluğun sorunlu noktalarında ilk saflarda görev yapmak üzere askere alınmış, böylece yeni yerleşim yerleri korunmasız kalmıştır. 1876-1878 yıllarında yerli Başıbozuk birlikleri ve komita denen Bulgar çeteler arasında karşılıklı olarak yaşanan vahşet sırasında arada kalan Çerkes köyleri iki tarafın da zulmüne uğramış; tüm yerleşimler yakılmış ve köylüler katledilmiştir. Balkanlar'a yerleştirilen iki yüz elli bin Çerkes mülteciden sadece elli bin kadarı sağ kurtulabilmiş, bunların büyük bir kısmı Anadolu'ya, bir kısmı da Filistin'e gön-derilmiştir. Bu kitap az sayıda insandan oluşan bu Çerkes topluluğunun Balkanlar'da yaşadığı zorlukların yeniden öyküleştirilmiş halidir. Bulgaristan'dan Adriyatik kıyısına kadar olan uzun yolda başlarına gelenleri ve sonunda Filistin'e varışlarını anlatmaktadır.
Çerkes ÜçIemesi"nin birinci kitabı olan "Bir Balkan Öyküsü': bir ulusun tarihini hikâyeleştiren "Kafkas OçIemesryle başlayan Çerkes Destanı'nın devamı niteliğindedir. 1864'te, Çarlık Rusyası'na teslim olmalarının ardından 1870'e kadar iki milyona yakın Çerkes, Karadeniz limanlarından Osmanlı topraklarına sürülmüştür. Göçürülen boylar arasında sayıları 250 bini bulan Şapsığlar, Kafkasya'nın batısından yola çıkmış Osmanlı yetkililerince Osmanlı'nın anayurduna ayak basmadan Karadeniz'in batı kıyılarına yönlendirilmiş, daha sonra da Bulgaristan ve Sırbistan'a gönderilmişlerdir. Bu bölgede Sırp ve Bulgar isyancılarla çevrili, tehlikenin kol gezdiği sınır boylarına yerleştirilmişlerdir. Çerkeslere iskan sağlanmasından sonra ondört ve kırk yaşları arasındaki tüm Çerkes erkekleri imparatorluğun sorunlu noktalarında ilk saflarda görev yapmak üzere askere alınmış, böylece yeni yerleşim yerleri korunmasız kalmıştır. 1876-1878 yıllarında yerli Başıbozuk birlikleri ve komita denen Bulgar çeteler arasında karşılıklı olarak yaşanan vahşet sırasında arada kalan Çerkes köyleri iki tarafın da zulmüne uğramış; tüm yerleşimler yakılmış ve köylüler katledilmiştir. Balkanlar'a yerleştirilen iki yüz elli bin Çerkes mülteciden sadece elli bin kadarı sağ kurtulabilmiş, bunların büyük bir kısmı Anadolu'ya, bir kısmı da Filistin'e gön-derilmiştir. Bu kitap az sayıda insandan oluşan bu Çerkes topluluğunun Balkanlar'da yaşadığı zorlukların yeniden öyküleştirilmiş halidir. Bulgaristan'dan Adriyatik kıyısına kadar olan uzun yolda başlarına gelenleri ve sonunda Filistin'e varışlarını anlatmaktadır.