"Eniştemle Eskişehir’e trenle yolculuk yaparken, kompartımandaki subaya aşık oluvermiştim. İki yıl boyunca ailemden istemek için her yerde buldu beni. Kadıköy Yel Değirmeni’nde çeşme başında, bir bakmışsın Pendik’te cumartesi pazarında karşıma çıkıveriyordu. Bir arkadaşım vardı, ‘Bir de ne göreyim Fahriye” derdi karşılaştığımızda. Tevfik’i anlatmaya başladığımda “bir de ne göreyim” diye başlıyormuşum konuşmaya. Hani İrlandalı Kız filmindeki topal subay gibi çekik gözlü, çıkık elmacık kemikli, bebek yüzü. Onu görünce kasıklarıma ağrılar giriyor, soluk alamıyordum."
"Eniştemle Eskişehir’e trenle yolculuk yaparken, kompartımandaki subaya aşık oluvermiştim. İki yıl boyunca ailemden istemek için her yerde buldu beni. Kadıköy Yel Değirmeni’nde çeşme başında, bir bakmışsın Pendik’te cumartesi pazarında karşıma çıkıveriyordu. Bir arkadaşım vardı, ‘Bir de ne göreyim Fahriye” derdi karşılaştığımızda. Tevfik’i anlatmaya başladığımda “bir de ne göreyim” diye başlıyormuşum konuşmaya. Hani İrlandalı Kız filmindeki topal subay gibi çekik gözlü, çıkık elmacık kemikli, bebek yüzü. Onu görünce kasıklarıma ağrılar giriyor, soluk alamıyordum."