“Yalnız kaldığını hissedince üşür insan. İyi bilirim o hissi...” Kurt Seyit
Canım dedem Kurt Seyit,
Seninle hiç rastlaşmadık!
Ben doğmadan çok önce, sen buralardan göçüp gitmiştin, hayatımın kahramanı olacağını bilmeden, kendi ölümünü kendin seçip isteyerek, geride derin yaralar açıp terk etmiştin her şeyi ve herkesi...
Çocukluğumdan beri annemden ve anneannemden dinlediğim bütün masalların kahramanları arasında benim en hayran olduğum sadece sendin.
Senin harika bir öykü kahramanı olacağını düşünürdüm, hakkında anlatılan onca şeyi dinlerken...
Küçük, camekânlı büfenin üzerinde, çerçeve içinde duran sepya fotoğrafın, başkalarından dinlediklerimin çok ötesinde uzun öyküler anlatırdı bana sessizce.
İskemleyi büfenin önüne çeker, dirseklerimi dayayıp uzun uzun seyrederdim; çarlık üniforman, çizmelerin, kılıcınla çektirdiğin o fotoğrafı.
Seni, daha üç yaşındayken ve inan bana o yaşında hiçbir çocuğun dedesini sevemeyeceği kadar çok seviyordum, sadece bana fısıldadıklarından dolayı.
Sen benim için, artık ulaşamayacağım, kaybolmuş bir zamanın, sınırları değişmiş, o gün için hiç gidemeyeceğim bir ülkenin, kitabı hiçbir zaman yazılmamış isimsiz bir kahramanıydın. Hem uzak bir masal zamanda kalmış, hem de kendime çok yakın hissettiğim, hüzün veren bir kayıptın...
Erkeklerin kadınlarını baş tâcı ettikleri, kadınların erkeklerinin sevgi dolu yoldaşları oldukları bir aile geçmişimin masalsı kahramanı dedem Kurt Seyit'le beraber yaşadığım ruhsal yolculuğun hikâyesi… Benim Matruşka zamanlarım…
“Yalnız kaldığını hissedince üşür insan. İyi bilirim o hissi...” Kurt Seyit
Canım dedem Kurt Seyit,
Seninle hiç rastlaşmadık!
Ben doğmadan çok önce, sen buralardan göçüp gitmiştin, hayatımın kahramanı olacağını bilmeden, kendi ölümünü kendin seçip isteyerek, geride derin yaralar açıp terk etmiştin her şeyi ve herkesi...
Çocukluğumdan beri annemden ve anneannemden dinlediğim bütün masalların kahramanları arasında benim en hayran olduğum sadece sendin.
Senin harika bir öykü kahramanı olacağını düşünürdüm, hakkında anlatılan onca şeyi dinlerken...
Küçük, camekânlı büfenin üzerinde, çerçeve içinde duran sepya fotoğrafın, başkalarından dinlediklerimin çok ötesinde uzun öyküler anlatırdı bana sessizce.
İskemleyi büfenin önüne çeker, dirseklerimi dayayıp uzun uzun seyrederdim; çarlık üniforman, çizmelerin, kılıcınla çektirdiğin o fotoğrafı.
Seni, daha üç yaşındayken ve inan bana o yaşında hiçbir çocuğun dedesini sevemeyeceği kadar çok seviyordum, sadece bana fısıldadıklarından dolayı.
Sen benim için, artık ulaşamayacağım, kaybolmuş bir zamanın, sınırları değişmiş, o gün için hiç gidemeyeceğim bir ülkenin, kitabı hiçbir zaman yazılmamış isimsiz bir kahramanıydın. Hem uzak bir masal zamanda kalmış, hem de kendime çok yakın hissettiğim, hüzün veren bir kayıptın...
Erkeklerin kadınlarını baş tâcı ettikleri, kadınların erkeklerinin sevgi dolu yoldaşları oldukları bir aile geçmişimin masalsı kahramanı dedem Kurt Seyit'le beraber yaşadığım ruhsal yolculuğun hikâyesi… Benim Matruşka zamanlarım…