Edebiyat ve Kötülük

Stok Kodu:
9789755391663
Boyut:
13x20
Sayfa Sayısı:
208
Baskı:
3
Basım Tarihi:
2014-08
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Orijinal Adı:
La Litterature et le Mal
%30 indirimli
156,00TL
109,20TL
Taksitli fiyat: 9 x 13,35TL
Temin süresi 2-5 gündür.
9789755391663
1008153
Edebiyat ve Kötülük
Edebiyat ve Kötülük
109.20

Çağımızın yalnızca edebiyatını değil, düşünce alanını da derinden etkileyen; Derrida, Foucault, Barthes gibi yazarları sarsan; Breton ve Sartre ile yaptığı polemiklerde sözünü sakınmayan Georges Bataille, Edebiyat ve Kötülük’te, hayatımızın en önemli gerçeklerinden birini, Kötülüğü ele alıyor. Hem de, Kötülüğün ahlâk yoksunluğunu değil, tam tersine ahlâkı hiçe sayan “yüksek ahlâk”ı şart koştuğunu öne sürerek. Başta şehvet ve ölüm olmak üzere yasakları aşmanın, kuralları ihlâl etmenin “yüksek ahlâkı” gerektirdiğini, yaşamı kışkırtmanın ve aşmanın da böyle mümkün olabileceğini ortaya koyuyor. Ona göre, Kötülük özgürlüğü, değerin aşırı biçimlerine ulaşmamızı sağlayabilir ve hiç kimse bundan “daha uzağa” gidemez. Özgürlük daima isyana açılan kapıdır. Gerçek özgürlük yaşamı kışkırtmak ve aşmaktır. Özgürlüğün içindeki Kötülüğü ortaya koymak uzlaşmacı, konformist düşünce tarzına karşı çıkmak demektir. İyiliğin tuttuğu taraf boyun eğmenin, itaatin safıdır. Kötülük özgürlüğünde dehşeti buluruz:

Tutkuyla işlenen bir cinayet, kurban etme, savaş, kıyımlar ve ayaklanmalar, yalan ve kara büyü; evrensel katlanılabilirin sınandığı, suçluluk duygusu ile tutkunun temellendirdiği haz arasındaki sınırın bulanıklaştığı bir tür tinsel sarhoşluk durumu içinde, sadistin bir erdemli gibi göründüğü eylemlerdir.

Bataille bununla da yetinmeyerek edebiyatın masum olmadığını, suçlu olduğunu öne sürüyor. Edebiyatın suçluluğunu artık kabul etmesi gerektiğini söyleyerek asıl yaratıcılığın masumiyet değil günahkârlık olduğunu savunuyor. Edebiyatın bireyin egemenliğini sınırlayan iletişimden başka bir şey olmadığını ortaya koyuyor ve Kötülük bilgisine ortak olmanın da yoğun iletişimi yarattığını öne sürüyor. Ancak, tehlikeyi göze almadan yoğunluğu artırmanın imkânsızlığını da belirtiyor.

Başka bir tezi daha var Bataille’ın; ona göre edebiyatta iletişim şiirseldir ve şiirsel değilse bir hiçtir. Bütün bu kavramları tartışırken başköşeye egemenliği oturtuyor Bataille. İnsanın egemen olabilmesinin bir koşulunu yasaklar koymaya bağlarken, antropolojiden verdiği örneklerle diğer koşulun da bu yasakların ihlali olduğunu kanıtlıyor. Bütün bunları yaparken, Edebiyatı Kötülük’ten ayırmayan sekiz tutkunu; Brontë’yi, Baudelaire’i, Michelet’yi, Blake’i, Sade’ı, Proust’u, Kafka’yı, Genet’yi; ürkerek okuduğumuz, kimi kez çekindiğimiz “lanetli” yazarları ve şairleri farklı yönleriyle tanıştırıyor bize. Kötülükteki, günahkârlıktaki, yasaktaki yaratıcılığı keşfetmeye cesareti olanlar için...

Çağımızın yalnızca edebiyatını değil, düşünce alanını da derinden etkileyen; Derrida, Foucault, Barthes gibi yazarları sarsan; Breton ve Sartre ile yaptığı polemiklerde sözünü sakınmayan Georges Bataille, Edebiyat ve Kötülük’te, hayatımızın en önemli gerçeklerinden birini, Kötülüğü ele alıyor. Hem de, Kötülüğün ahlâk yoksunluğunu değil, tam tersine ahlâkı hiçe sayan “yüksek ahlâk”ı şart koştuğunu öne sürerek. Başta şehvet ve ölüm olmak üzere yasakları aşmanın, kuralları ihlâl etmenin “yüksek ahlâkı” gerektirdiğini, yaşamı kışkırtmanın ve aşmanın da böyle mümkün olabileceğini ortaya koyuyor. Ona göre, Kötülük özgürlüğü, değerin aşırı biçimlerine ulaşmamızı sağlayabilir ve hiç kimse bundan “daha uzağa” gidemez. Özgürlük daima isyana açılan kapıdır. Gerçek özgürlük yaşamı kışkırtmak ve aşmaktır. Özgürlüğün içindeki Kötülüğü ortaya koymak uzlaşmacı, konformist düşünce tarzına karşı çıkmak demektir. İyiliğin tuttuğu taraf boyun eğmenin, itaatin safıdır. Kötülük özgürlüğünde dehşeti buluruz:

Tutkuyla işlenen bir cinayet, kurban etme, savaş, kıyımlar ve ayaklanmalar, yalan ve kara büyü; evrensel katlanılabilirin sınandığı, suçluluk duygusu ile tutkunun temellendirdiği haz arasındaki sınırın bulanıklaştığı bir tür tinsel sarhoşluk durumu içinde, sadistin bir erdemli gibi göründüğü eylemlerdir.

Bataille bununla da yetinmeyerek edebiyatın masum olmadığını, suçlu olduğunu öne sürüyor. Edebiyatın suçluluğunu artık kabul etmesi gerektiğini söyleyerek asıl yaratıcılığın masumiyet değil günahkârlık olduğunu savunuyor. Edebiyatın bireyin egemenliğini sınırlayan iletişimden başka bir şey olmadığını ortaya koyuyor ve Kötülük bilgisine ortak olmanın da yoğun iletişimi yarattığını öne sürüyor. Ancak, tehlikeyi göze almadan yoğunluğu artırmanın imkânsızlığını da belirtiyor.

Başka bir tezi daha var Bataille’ın; ona göre edebiyatta iletişim şiirseldir ve şiirsel değilse bir hiçtir. Bütün bu kavramları tartışırken başköşeye egemenliği oturtuyor Bataille. İnsanın egemen olabilmesinin bir koşulunu yasaklar koymaya bağlarken, antropolojiden verdiği örneklerle diğer koşulun da bu yasakların ihlali olduğunu kanıtlıyor. Bütün bunları yaparken, Edebiyatı Kötülük’ten ayırmayan sekiz tutkunu; Brontë’yi, Baudelaire’i, Michelet’yi, Blake’i, Sade’ı, Proust’u, Kafka’yı, Genet’yi; ürkerek okuduğumuz, kimi kez çekindiğimiz “lanetli” yazarları ve şairleri farklı yönleriyle tanıştırıyor bize. Kötülükteki, günahkârlıktaki, yasaktaki yaratıcılığı keşfetmeye cesareti olanlar için...

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat