Kuşkusuz kelâm belli bir tarihsel gerçeklik ve zaman dilimine bağlı olarak doğup gelişen beşeri bir disiplin olma özelliği taşımaktadır. Bu bağlamda ilk olarak halifelik, irade hürriyeti, iman-amel münasebeti gibi İslâm tarihine özgü dînî, siyasi ve sosyal problemlere çözüm üretme gayreti ile VIII. yüzyılın başlarında ortaya çıkan bu ilim; İslâm’ın yayıldığı yerlerde karşılaşılan farklı kültür ve medeniyetlerle etkileşim sonucu oluşan ihtiyaçlara bağlı olarak tarihi süreç içinde konu ve metot yönünden çeşitli dönüşümler geçirmiştir. Özellikle VIII. yüzyılın sonlarından itibaren doğa felsefesi ve bilgi teorisine dair konuların dahil olması, kelâmı derin teorik kökleri olan bir bilim haline getirmiştir. Kelâm ilmi sistematik özelliği sayesinde İslam dininin inanç esaslarını, yaşanan çağın anlam dünyasına uygun bir şekilde temellendirmeyi, rakip din, düşünce sistemleri karşısında savunmayı, İslâm’ın temel esaslarıyla uyuşan özgün bir dünya görüşü ve varlık anlayışı inşa etmeyi başarmışlardır. Esasen bin yıldan beridir İslâm dünyasının yaklaşımında ana ekseni oluşturan Ehl-i Sünnet paradigmasının teşkilinde kelâmcıların meydana getirdiği bu dünya görüşünün etkisi büyüktür.
Kuşkusuz kelâm belli bir tarihsel gerçeklik ve zaman dilimine bağlı olarak doğup gelişen beşeri bir disiplin olma özelliği taşımaktadır. Bu bağlamda ilk olarak halifelik, irade hürriyeti, iman-amel münasebeti gibi İslâm tarihine özgü dînî, siyasi ve sosyal problemlere çözüm üretme gayreti ile VIII. yüzyılın başlarında ortaya çıkan bu ilim; İslâm’ın yayıldığı yerlerde karşılaşılan farklı kültür ve medeniyetlerle etkileşim sonucu oluşan ihtiyaçlara bağlı olarak tarihi süreç içinde konu ve metot yönünden çeşitli dönüşümler geçirmiştir. Özellikle VIII. yüzyılın sonlarından itibaren doğa felsefesi ve bilgi teorisine dair konuların dahil olması, kelâmı derin teorik kökleri olan bir bilim haline getirmiştir. Kelâm ilmi sistematik özelliği sayesinde İslam dininin inanç esaslarını, yaşanan çağın anlam dünyasına uygun bir şekilde temellendirmeyi, rakip din, düşünce sistemleri karşısında savunmayı, İslâm’ın temel esaslarıyla uyuşan özgün bir dünya görüşü ve varlık anlayışı inşa etmeyi başarmışlardır. Esasen bin yıldan beridir İslâm dünyasının yaklaşımında ana ekseni oluşturan Ehl-i Sünnet paradigmasının teşkilinde kelâmcıların meydana getirdiği bu dünya görüşünün etkisi büyüktür.