Hiçlik ile varlık arasındaki o ince çizgide, insanın en derin sorularıyla yüzleşmek...
Adem Şeker'in "Hiçliğin Eşiğinde"si, 64 şiirle örülmüş bir ruhsal yolculuk sunuyor. Şifte mahlasıyla yazan şair, geleneksel Türk şiirinin köklü mirasını modern yaşam deneyimleriyle buluşturarak özgün bir ses yaratıyor.
Bu kitapta aşk, ölüm, zaman ve varoluş sorgulamaları iç içe geçiyor. Her şiir, okuyucuyu kendi iç dünyasının derinliklerine götürürken, evrensel temaları samimi bir dille işliyor. "Küllerin Dansı"ndan "Sen İstanbulsun"a, "Divane"den "Çınar'ın Ömür Hikâyesi"ne kadar uzanan geniş yelpazede, şairin hem forma hem içeriğe olan hâkimiyeti göze çarpıyor.
Şeker'in dilinde rüzgâr, gölge, deniz ve yıldız gibi doğa unsurları sadece imgeler değil, ruhsal durumların sembolleri olarak hayat buluyor. Tasavvufi gelenek ile çağdaş yaşam arasında kurduğu köprü, şiirlerine zamansız bir derinlik katıyor.
İstanbul ve Sivas özlemi, şehir yaşamının karmaşası içinde kaybolmayan köken bağlarını yansıtırken, eski Türkçe sözcüklerle modern ifade biçimlerinin ustalıkla harmanlandığı dil kullanımı dikkat çekiyor.
"Hiçliğin Eşiğinde", yalnızca bireysel bir iç hesaplaşma değil, aynı zamanda çağımızın ruhsal iklimini yansıtan bir ayna. Modern insanın varoluşsal krizi, geleneksel değerlerle çağdaş yaşam arasındaki gerilim, bu sayfalarda derin bir şiir diliyle anlatılıyor.
Hem geleneksel şiir severlerin hem de çağdaş lirik arayışta olanların ilgisini çekecek bu eser, şiirin iyileştirici gücünü hatırlatırken, uzun süre hafızalarda kalacak dizeler sunuyor.
Hiçlik ile varlık arasındaki o ince çizgide, insanın en derin sorularıyla yüzleşmek...
Adem Şeker'in "Hiçliğin Eşiğinde"si, 64 şiirle örülmüş bir ruhsal yolculuk sunuyor. Şifte mahlasıyla yazan şair, geleneksel Türk şiirinin köklü mirasını modern yaşam deneyimleriyle buluşturarak özgün bir ses yaratıyor.
Bu kitapta aşk, ölüm, zaman ve varoluş sorgulamaları iç içe geçiyor. Her şiir, okuyucuyu kendi iç dünyasının derinliklerine götürürken, evrensel temaları samimi bir dille işliyor. "Küllerin Dansı"ndan "Sen İstanbulsun"a, "Divane"den "Çınar'ın Ömür Hikâyesi"ne kadar uzanan geniş yelpazede, şairin hem forma hem içeriğe olan hâkimiyeti göze çarpıyor.
Şeker'in dilinde rüzgâr, gölge, deniz ve yıldız gibi doğa unsurları sadece imgeler değil, ruhsal durumların sembolleri olarak hayat buluyor. Tasavvufi gelenek ile çağdaş yaşam arasında kurduğu köprü, şiirlerine zamansız bir derinlik katıyor.
İstanbul ve Sivas özlemi, şehir yaşamının karmaşası içinde kaybolmayan köken bağlarını yansıtırken, eski Türkçe sözcüklerle modern ifade biçimlerinin ustalıkla harmanlandığı dil kullanımı dikkat çekiyor.
"Hiçliğin Eşiğinde", yalnızca bireysel bir iç hesaplaşma değil, aynı zamanda çağımızın ruhsal iklimini yansıtan bir ayna. Modern insanın varoluşsal krizi, geleneksel değerlerle çağdaş yaşam arasındaki gerilim, bu sayfalarda derin bir şiir diliyle anlatılıyor.
Hem geleneksel şiir severlerin hem de çağdaş lirik arayışta olanların ilgisini çekecek bu eser, şiirin iyileştirici gücünü hatırlatırken, uzun süre hafızalarda kalacak dizeler sunuyor.
