“Her şeyden vazgeçen her şeye malik olur” der Peyami Safa ‘Şimşek’ adlı romanında. Haneke’nin de filmlerinde böyle bir vazgeçişi önerdiği söylenirse çok da yanlış olmaz; yanlış olmaz ama bunun neoliberal politikalar evreninde, benciliğin körüklendiği bir uygarlık planında, romantik ve naif bir temenni olarak kalması olasılığı oldukça yüksek. Çünkü mutluluk ve hazzın saldırganca temini konusunda bireylerin olabildiğince motive edildiği bir ortamda, üstelik aksi yönde davranıldığında yok sayılma, sevilmeme ve başarısızlığın ağır yükünü tek başına yüklenmeyle karşı karşıya kalındığı bir toplumda, başka türlü davranmak ne mümkün. Böyle bir durumda malik olunacak tek şeyin hiçbir şey olacağı da kesin.
“Her şeyden vazgeçen her şeye malik olur” der Peyami Safa ‘Şimşek’ adlı romanında. Haneke’nin de filmlerinde böyle bir vazgeçişi önerdiği söylenirse çok da yanlış olmaz; yanlış olmaz ama bunun neoliberal politikalar evreninde, benciliğin körüklendiği bir uygarlık planında, romantik ve naif bir temenni olarak kalması olasılığı oldukça yüksek. Çünkü mutluluk ve hazzın saldırganca temini konusunda bireylerin olabildiğince motive edildiği bir ortamda, üstelik aksi yönde davranıldığında yok sayılma, sevilmeme ve başarısızlığın ağır yükünü tek başına yüklenmeyle karşı karşıya kalındığı bir toplumda, başka türlü davranmak ne mümkün. Böyle bir durumda malik olunacak tek şeyin hiçbir şey olacağı da kesin.