Modern Türk Romanının Yapısal Unsurları ‘Düşünceli Roman’

Stok Kodu:
9786257707763
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
113
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-12
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Kategori:
%10 indirimli
165,00TL
148,50TL
Taksitli fiyat: 9 x 18,15TL
Temin süresi 2-5 gündür.
9786257707763
906123
Modern Türk Romanının Yapısal Unsurları ‘Düşünceli Roman’
Modern Türk Romanının Yapısal Unsurları ‘Düşünceli Roman’
148.50

Önsöz

Bu kitap ismini, Orhan Pamuk’un roman yazarları için kullandığı ‘saf’ ve ‘düşünceli’ kavramlarından alıyor. Ayrıca modern dönem Türk romanını yapısal teknikler açısından ele almak düşüncesi de dayanağını ‘düşünceli’ ayrımına bağlıyor.

Orhan Pamuk, ilk kez 2011’de yayınlanan Saf ve Düşünceli Romancı kitabında, bir anlamda yazar ve okur kimliğini bir araya getirirken roman yazarlarını ‘saf’ olmak ve ‘düşünceli’ olmak ayrımı etrafında irdeler. Buna göre, kendini tamamen ilhamın eline teslim eden, o an içinden geldiği gibi çalakalem yazanlar ‘saf’ romancıdır; yazmaya başlamadan önce planlar yapan, kurgunun teknik ve yapı yönlerini kendine sorun edenler ‘düşünceli’ romancıdır.
Tanpınar günlüklerinde, “Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkânını vermiyor.” der. Elbette yazar da o evlatlardan birisidir.

Haliyle geçmişte, roman yazarının güncelin sorunlarından sıyrılıp yazmayı düşünmesi, eseriyle baş başa kalabilmesi de pek kolay olmaz. Özellikle imparatorluğun yıkılışına ve yeni bir devletin kuruluşuna şahitlik etmiş nesil açısından, yazmaya müstakil zaman ayırmak başlı başına bir lükstür. Mesela Halit Edip Adıvar, Ateşten Gömlek’i yazarken bir yandan da cepheleri dolaşıyordu. Reşat Nuri Güntekin, tıpkı Anadolu Notları’nda anlattığı gibi, romanlarında gerçekçi bir gözle yansıttığı Anadolu’da müfettişlik vazifesi dolayısıyla yolculuklar yapmak zorundaydı. Türk romancılığında saf romancılıktan düşünceli romancılığa geçişte ara nesil kabul edilebilecek bu kuşağın, koşulların dayatmalarından arınıp romanın tekniğini sorun etmeleri pek ihtimal dâhilinde değildi. Bu yüzden ‘saf’ olmayı zorunlu olarak tercih ettiler.

1950’lerden itibaren Türk romanında ‘düşünceli’ bir tutumun uyandığı görülüyor. Belki de birkaç yıl öncesinde, Peyami Safa gibi öncül isimlerle birlikte, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından başlamıştı ‘düşünceli’ hal. Hatta Sabahattin Ali ve Ahmet Hamdi Tanpınar, 1940’ların hemen başında, ‘düşünceli’ ilk adımları atmışlardır.

Günümüzde Türk romancılığı evrensel bir çizgiye yaklaşmışsa -bu aynı zamanda bir temennidir-, en azından bir romancımız Nobel Ödülü alarak Türkçe romana özgüven kazandırmışsa bunda en önemli etkenlerden birisi de Türkçe roman yazan kalemlerin ‘saf’lıktan ‘düşünceli’ olma haline geçişi olsa gerektir.

İşte bu kitap, kurgunun teknik unsurlarını dert edinen roman örneklerini merkeze alarak, modern dönem Türk romanında roman tekniklerinin nasıl kullanıldığını görmeye çalışıyor. Bir taraftan da roman tekniklerinin özelliklerinin ne olduğunu hatırlatma amacı yanında, söz konusu teknikleri kendince değerlendirme niyeti taşıyor. Böylece, insanlık tarihi açısından kısa bir zaman dilimi sayılabilecek yaklaşık yüz elli yıllık bir sürede, Türk romanının doğma ve gelişme aşamalarını hızla tamamlayıp çağdaş dünya seviyesine gelmesinde roman tekniğinin önemini görmeyi arzuluyoruz.

Son olarak şunu da belirtmekte fayda var: Eser ve yazarları eleştirmek, onlarda kusur bulmak amacı taşımıyoruz. Tüm çabamız, ‘düşünceli’ Türk romanında kullanılan roman tekniklerini anlamaya ve görmeye çalışmaktan ibaret.

Önsöz

Bu kitap ismini, Orhan Pamuk’un roman yazarları için kullandığı ‘saf’ ve ‘düşünceli’ kavramlarından alıyor. Ayrıca modern dönem Türk romanını yapısal teknikler açısından ele almak düşüncesi de dayanağını ‘düşünceli’ ayrımına bağlıyor.

Orhan Pamuk, ilk kez 2011’de yayınlanan Saf ve Düşünceli Romancı kitabında, bir anlamda yazar ve okur kimliğini bir araya getirirken roman yazarlarını ‘saf’ olmak ve ‘düşünceli’ olmak ayrımı etrafında irdeler. Buna göre, kendini tamamen ilhamın eline teslim eden, o an içinden geldiği gibi çalakalem yazanlar ‘saf’ romancıdır; yazmaya başlamadan önce planlar yapan, kurgunun teknik ve yapı yönlerini kendine sorun edenler ‘düşünceli’ romancıdır.
Tanpınar günlüklerinde, “Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkânını vermiyor.” der. Elbette yazar da o evlatlardan birisidir.

Haliyle geçmişte, roman yazarının güncelin sorunlarından sıyrılıp yazmayı düşünmesi, eseriyle baş başa kalabilmesi de pek kolay olmaz. Özellikle imparatorluğun yıkılışına ve yeni bir devletin kuruluşuna şahitlik etmiş nesil açısından, yazmaya müstakil zaman ayırmak başlı başına bir lükstür. Mesela Halit Edip Adıvar, Ateşten Gömlek’i yazarken bir yandan da cepheleri dolaşıyordu. Reşat Nuri Güntekin, tıpkı Anadolu Notları’nda anlattığı gibi, romanlarında gerçekçi bir gözle yansıttığı Anadolu’da müfettişlik vazifesi dolayısıyla yolculuklar yapmak zorundaydı. Türk romancılığında saf romancılıktan düşünceli romancılığa geçişte ara nesil kabul edilebilecek bu kuşağın, koşulların dayatmalarından arınıp romanın tekniğini sorun etmeleri pek ihtimal dâhilinde değildi. Bu yüzden ‘saf’ olmayı zorunlu olarak tercih ettiler.

1950’lerden itibaren Türk romanında ‘düşünceli’ bir tutumun uyandığı görülüyor. Belki de birkaç yıl öncesinde, Peyami Safa gibi öncül isimlerle birlikte, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından başlamıştı ‘düşünceli’ hal. Hatta Sabahattin Ali ve Ahmet Hamdi Tanpınar, 1940’ların hemen başında, ‘düşünceli’ ilk adımları atmışlardır.

Günümüzde Türk romancılığı evrensel bir çizgiye yaklaşmışsa -bu aynı zamanda bir temennidir-, en azından bir romancımız Nobel Ödülü alarak Türkçe romana özgüven kazandırmışsa bunda en önemli etkenlerden birisi de Türkçe roman yazan kalemlerin ‘saf’lıktan ‘düşünceli’ olma haline geçişi olsa gerektir.

İşte bu kitap, kurgunun teknik unsurlarını dert edinen roman örneklerini merkeze alarak, modern dönem Türk romanında roman tekniklerinin nasıl kullanıldığını görmeye çalışıyor. Bir taraftan da roman tekniklerinin özelliklerinin ne olduğunu hatırlatma amacı yanında, söz konusu teknikleri kendince değerlendirme niyeti taşıyor. Böylece, insanlık tarihi açısından kısa bir zaman dilimi sayılabilecek yaklaşık yüz elli yıllık bir sürede, Türk romanının doğma ve gelişme aşamalarını hızla tamamlayıp çağdaş dünya seviyesine gelmesinde roman tekniğinin önemini görmeyi arzuluyoruz.

Son olarak şunu da belirtmekte fayda var: Eser ve yazarları eleştirmek, onlarda kusur bulmak amacı taşımıyoruz. Tüm çabamız, ‘düşünceli’ Türk romanında kullanılan roman tekniklerini anlamaya ve görmeye çalışmaktan ibaret.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat