2011 başlarında Tunus'ta, Yemen'de, Körfez'de başlayıp sonunda komşumuz Suriye'ye yayılan ve bütün Arapça konuşulan ülkeleri etkisi altına aldığı görülen, dışarıdan bakanlarca “Arap Baharı” denilen halk hareketleri Latin Amerika'nın yaşadığı tarihî süreci yaşayacak mıdır? Bunu tam olarak tahmin etmemiz mümkün değildir ama bizim ülkemizi de derinden etkilemesi kaçınılmaz gibi görünüyor. Suriye'nin ve Irak'ın, Türkiye'nin toplumsal yapısını etkilemesi muhtemel dinsel ve ırksal unsurları mevcuttur. Ve ortada dilden dile dolaşan “Büyük Ortadoğu Projesi” diye bir plan da vardır. Bu nedenle Arap Baharı denilen eski düzen karşıtı ve/veya yeni düzen yanlısı grupların malûm projenin güdümüne girip geniş çaplı Ortadoğu Baharı'na dönüşmesi kuvvetle muhtemeldir.
Mustafa Oral tarihçi kimliğiyle günümüz olaylarına tarihsel bir perspektiften bakıp ancak nostaljiye kapılmadan olabildiğince objektif yaklaşıp, titizlikle meseleyi aktarıyor. Enine boyuna hemen yanı başımızda olup biten ve son yıllara kadar görmezden geldiğimiz, üzerine pek düşünmediğimiz ve okuyup yazmadığımız bu önemli ve kadim coğrafyaya hak etiği değeri vermemiz gerekiyor. Okurlarımızın tarih serimizin bu yeni kitabından büyük oranda yararlanacağını düşünüyoruz.
2011 başlarında Tunus'ta, Yemen'de, Körfez'de başlayıp sonunda komşumuz Suriye'ye yayılan ve bütün Arapça konuşulan ülkeleri etkisi altına aldığı görülen, dışarıdan bakanlarca “Arap Baharı” denilen halk hareketleri Latin Amerika'nın yaşadığı tarihî süreci yaşayacak mıdır? Bunu tam olarak tahmin etmemiz mümkün değildir ama bizim ülkemizi de derinden etkilemesi kaçınılmaz gibi görünüyor. Suriye'nin ve Irak'ın, Türkiye'nin toplumsal yapısını etkilemesi muhtemel dinsel ve ırksal unsurları mevcuttur. Ve ortada dilden dile dolaşan “Büyük Ortadoğu Projesi” diye bir plan da vardır. Bu nedenle Arap Baharı denilen eski düzen karşıtı ve/veya yeni düzen yanlısı grupların malûm projenin güdümüne girip geniş çaplı Ortadoğu Baharı'na dönüşmesi kuvvetle muhtemeldir.
Mustafa Oral tarihçi kimliğiyle günümüz olaylarına tarihsel bir perspektiften bakıp ancak nostaljiye kapılmadan olabildiğince objektif yaklaşıp, titizlikle meseleyi aktarıyor. Enine boyuna hemen yanı başımızda olup biten ve son yıllara kadar görmezden geldiğimiz, üzerine pek düşünmediğimiz ve okuyup yazmadığımız bu önemli ve kadim coğrafyaya hak etiği değeri vermemiz gerekiyor. Okurlarımızın tarih serimizin bu yeni kitabından büyük oranda yararlanacağını düşünüyoruz.