Saf - Suya Anlat

Stok Kodu:
9786052655689
Boyut:
13x19.5
Sayfa Sayısı:
360
Basım Tarihi:
2025-05
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Kategori:
%28 indirimli
280,00TL
201,60TL
Taksitli fiyat: 9 x 24,64TL
9786052655689
1371185
Saf - Suya Anlat
Saf - Suya Anlat
201.60

“Biz burada değiliz, yola vuran gölgeleriz,” dedi. Bu veda sözüyle yola çıktı genç Şaman Subala.

On bir buçuk hayat yaşadı. On bir buçuk hayata kaç hikâye sığar, kaç hayat yaşayınca bilgeliğe varır bir yolcu? Kaç aşk bizi kendimizle tanıştırır? Kaç kez yıkılınca tek başımıza ayağa kalkmayı öğreniriz?

İsmail Güzelsoy, nüvesini onlarca yıl önce oluşturduğu bu “yeniden” eseri Saf – Suya Anlat’ta, bilgeliğin son aşamasının; sahip çıkılmış masumiyetin ta kendisi olduğunu fısıldayan bir anlatı şöleni sunuyor okura. Yüzlerce yıl öncesinden günümüze uzanan yolları ve hikâyeleri izlerken bir yerden sonra yolun ve hikâyenin tek bir şey olduğunu gösteriyor. Saflığın doğasını, bilgeliğin sınırlarını ve tabii ki aşkın sonunun olmadığını da…

Yalnızlıkla lanetlenmiş bir karakter, tüm “unutulganlıklarımıza” karşı “hatırlatmak” göreviyle, yüzyıllar önceden kalmış bir defter yapraklarının arasından sesleniyor. Unutulganlık? Öyle bir kelime yok, ama olsun, yine de güzel.

“Anladım ki mürekkep sudur ve ben meramımı suya anlatıyormuşum hep.”

“Biz burada değiliz, yola vuran gölgeleriz,” dedi. Bu veda sözüyle yola çıktı genç Şaman Subala.

On bir buçuk hayat yaşadı. On bir buçuk hayata kaç hikâye sığar, kaç hayat yaşayınca bilgeliğe varır bir yolcu? Kaç aşk bizi kendimizle tanıştırır? Kaç kez yıkılınca tek başımıza ayağa kalkmayı öğreniriz?

İsmail Güzelsoy, nüvesini onlarca yıl önce oluşturduğu bu “yeniden” eseri Saf – Suya Anlat’ta, bilgeliğin son aşamasının; sahip çıkılmış masumiyetin ta kendisi olduğunu fısıldayan bir anlatı şöleni sunuyor okura. Yüzlerce yıl öncesinden günümüze uzanan yolları ve hikâyeleri izlerken bir yerden sonra yolun ve hikâyenin tek bir şey olduğunu gösteriyor. Saflığın doğasını, bilgeliğin sınırlarını ve tabii ki aşkın sonunun olmadığını da…

Yalnızlıkla lanetlenmiş bir karakter, tüm “unutulganlıklarımıza” karşı “hatırlatmak” göreviyle, yüzyıllar önceden kalmış bir defter yapraklarının arasından sesleniyor. Unutulganlık? Öyle bir kelime yok, ama olsun, yine de güzel.

“Anladım ki mürekkep sudur ve ben meramımı suya anlatıyormuşum hep.”

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat