Şiirden Sızan İnce Kaan Kaan İnce ve Şair-Ölüm Üzerine Bir Deneme

Stok Kodu:
9786256694743
Boyut:
13.5x21
Sayfa Sayısı:
310
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Kategori:
%24 indirimli
500,00TL
380,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 46,44TL
9786256694743
1386231
Şiirden Sızan İnce Kaan
Şiirden Sızan İnce Kaan Kaan İnce ve Şair-Ölüm Üzerine Bir Deneme
380.00

Kaan İnce’den yola çıkıp müntehir şairlerden; maktul şairlerden ve hatta katil bir şairden bahsettikten sonra şair ve ölüm ilişkisi hakkında nasıl bir sonuca varılabilir? Belki pek çok sonuca ama bana kalırsa kesin olan şairlerde yoğun bir ölüm bilincinin bulunmasıdır; onların bilincinde ölüm sürekli sızlayan bir diş gibidir sanki. Yeryüzünde ölüm bilincine sahip tek canlının insan olduğunu söylerler. Eğer bu doğruysa şairlerin ölüm bilincini diğerlerinden daha yoğun yaşadığı fark edilmektedir. Nitekim başkaları bir şekilde gündelik meşgaleleri sırasında ölümü unutabilirken ya da öte dünya inancıyla onu yok sayarak ölümsüzmüşçesine ‘sonsuz hayatlarını’ sürdürürken şair kalbinde hiç dinmeyen bir sızı gibi taşır ölümü. “Artan her günüm ölüme ekleniyor” der; ölümünü tekrar tekrar yaşamaktan kendini alamaz “Öldüğüm gün davula üç kez vurulacak. Tören. Yok” der. Bu durumun sebebi şairin anlık varlığını da toprağı avuçlarcasına; suyu kana kana içercesine yaşamasıdır belki de. Varoluşu derinden hissetmenin yolu onun yokluğunun da duyumsanmasından geçmektedir nihayet. Heidegger’in dediği gibi var olmak için hiçmek de gerekir ki hayat uzun, sıkıcı ve uyuşturucu bir anlatıya dönüşüp duyulmaz bir hale gelmesin. Kısacası varoluşu sıradan bir olay gibi yaşayamaz şair; çünkü onun tekrar tekrar gösterilen bir film değil bir anlık ve biricik kar tanesi olduğunun farkındadır; kar tanesi yere düşmeden düşüşünün doruğuna varmalıdır.

Kaan İnce’den yola çıkıp müntehir şairlerden; maktul şairlerden ve hatta katil bir şairden bahsettikten sonra şair ve ölüm ilişkisi hakkında nasıl bir sonuca varılabilir? Belki pek çok sonuca ama bana kalırsa kesin olan şairlerde yoğun bir ölüm bilincinin bulunmasıdır; onların bilincinde ölüm sürekli sızlayan bir diş gibidir sanki. Yeryüzünde ölüm bilincine sahip tek canlının insan olduğunu söylerler. Eğer bu doğruysa şairlerin ölüm bilincini diğerlerinden daha yoğun yaşadığı fark edilmektedir. Nitekim başkaları bir şekilde gündelik meşgaleleri sırasında ölümü unutabilirken ya da öte dünya inancıyla onu yok sayarak ölümsüzmüşçesine ‘sonsuz hayatlarını’ sürdürürken şair kalbinde hiç dinmeyen bir sızı gibi taşır ölümü. “Artan her günüm ölüme ekleniyor” der; ölümünü tekrar tekrar yaşamaktan kendini alamaz “Öldüğüm gün davula üç kez vurulacak. Tören. Yok” der. Bu durumun sebebi şairin anlık varlığını da toprağı avuçlarcasına; suyu kana kana içercesine yaşamasıdır belki de. Varoluşu derinden hissetmenin yolu onun yokluğunun da duyumsanmasından geçmektedir nihayet. Heidegger’in dediği gibi var olmak için hiçmek de gerekir ki hayat uzun, sıkıcı ve uyuşturucu bir anlatıya dönüşüp duyulmaz bir hale gelmesin. Kısacası varoluşu sıradan bir olay gibi yaşayamaz şair; çünkü onun tekrar tekrar gösterilen bir film değil bir anlık ve biricik kar tanesi olduğunun farkındadır; kar tanesi yere düşmeden düşüşünün doruğuna varmalıdır.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat