Mevlânâ denince ilk akla gelen eseri Mesnevî'dir. Onun Dîvân-ı Kebîr'i içinde yer alan rubâîleri pek az kişi tarafından bilinir. Oysa iki binin üzerindeki rubâîsiyle Mevlânâ Şark İslâm edebiyatının en büyük rubâî şairlerinden biridir. Onun rubâîleri halkın gözüne perdeli olan Hakk'ın güzel isim ve yüce sıfatlarının bin bir zâviyeden gösterildiği bir tevhid güzergâhıdır. Mevlânâ rubâîleri her adımda hakîkate dair yeni bir tespit, yeni bir renk ve yeni bir mânâya işaret eder. Bu rubâîlerde coşku ve temkin, birbiri üzerine basarak ilerler ve temkin, coşku hâlinin ifade sınırlarını Hallac-ı Mansur gibi aşmasına izin vermez. Mevlânâ rubâîlerde yarı esrik bir coşkuyla başlayan üslûbunu, dâima akıl ve ayıklık eşiğinde bırakır. Bu eşikten sonrasını ancak hislerden gizlenmiş o büyük lisanı bilenler çözebilir.
Mevlânâ denince ilk akla gelen eseri Mesnevî'dir. Onun Dîvân-ı Kebîr'i içinde yer alan rubâîleri pek az kişi tarafından bilinir. Oysa iki binin üzerindeki rubâîsiyle Mevlânâ Şark İslâm edebiyatının en büyük rubâî şairlerinden biridir. Onun rubâîleri halkın gözüne perdeli olan Hakk'ın güzel isim ve yüce sıfatlarının bin bir zâviyeden gösterildiği bir tevhid güzergâhıdır. Mevlânâ rubâîleri her adımda hakîkate dair yeni bir tespit, yeni bir renk ve yeni bir mânâya işaret eder. Bu rubâîlerde coşku ve temkin, birbiri üzerine basarak ilerler ve temkin, coşku hâlinin ifade sınırlarını Hallac-ı Mansur gibi aşmasına izin vermez. Mevlânâ rubâîlerde yarı esrik bir coşkuyla başlayan üslûbunu, dâima akıl ve ayıklık eşiğinde bırakır. Bu eşikten sonrasını ancak hislerden gizlenmiş o büyük lisanı bilenler çözebilir.