Susamlı Halkanın Tılsımı (Ciltli) İStanbul'da Kara Fırından Simit Saraylarına Simit, Peynir ve Çayın Türküsü

Stok Kodu:
9789750818479
Boyut:
24x34
Sayfa Sayısı:
178
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2010-09
Kapak Türü:
Ciltli
Kağıt Türü:
1. Hamur
%33 indirimli
64,81TL
43,42TL
9789750818479
1026257
Susamlı Halkanın Tılsımı (Ciltli)
Susamlı Halkanın Tılsımı (Ciltli) İStanbul'da Kara Fırından Simit Saraylarına Simit, Peynir ve Çayın Türküsü
43.42

Topkapı Sarayı'ndan günümüzün simit saraylarına... İstanbul'da yaşayan, bu kente yolu düşen herkes bir şekilde üzeri bol susamlı ya da susamsız simitlerin tiryakisi olmuş, keyifle tatmıştır. Bir anda açlık bastırınca imdat niyetine, kimi zaman cebinde birkaç kuruş kalmışken yemek yerine, bütün gün çalıştıktan sonra bir taşıttan ötekine aktarma yapıp eve dönerken insanın "içi ezilince" ya da bir pazar günü sıcacık aile sofrasında kahvaltı edilirken, özenle hazırlanmış ev reçelleri ve çarşıdan alınmış güzel peynirlerin yanına, sokağın keyifli lezzetini de içeri buyur ederken, simit her zaman baş tacımızdır. Sadece geleneksel simitler mi? Kandil simitleri, şekerli simitler, şimdilerde satılmaya başlanan zeytinli, peynirli, sucuklu, sosisli, ay çekirdekli, tahıllı simitler, hatta kepekli undan yapılanlar… Geleneksel fırınların üretimi dışında artık en son teknoloji ve modern pazarlama yöntemleriyle satışa sunulmasına karşın, simit aslında hakkında çok az şey bildiğimiz bir yiyecektir: Simit sözcüğü nereden çıkmış, simidi ilk kimler yapmış, simidin kültür tarihimizdeki yeri, geleneksel simitlerin şimdilerde yapılanlardan farkı, simit çeşitleri, üretim tekniklerinde yüzyılları kapsayan evrim ve değişmenin boyutları, simidin çay ve peynirle ilk buluşması üzerine bilgi dağarcığımızı genişletmek gerekir. Dünya gittikçe küreselleşirken ve yerel kültürel zenginliklerimizi gelecek kuşaklara aktarmanın taşıdığı önem ortadayken, nerdeyse genlerimize geçmiş simit alışkanlığımız, daha doğrusu aşkımız da ihmal edilememelidir.

Topkapı Sarayı'ndan günümüzün simit saraylarına... İstanbul'da yaşayan, bu kente yolu düşen herkes bir şekilde üzeri bol susamlı ya da susamsız simitlerin tiryakisi olmuş, keyifle tatmıştır. Bir anda açlık bastırınca imdat niyetine, kimi zaman cebinde birkaç kuruş kalmışken yemek yerine, bütün gün çalıştıktan sonra bir taşıttan ötekine aktarma yapıp eve dönerken insanın "içi ezilince" ya da bir pazar günü sıcacık aile sofrasında kahvaltı edilirken, özenle hazırlanmış ev reçelleri ve çarşıdan alınmış güzel peynirlerin yanına, sokağın keyifli lezzetini de içeri buyur ederken, simit her zaman baş tacımızdır. Sadece geleneksel simitler mi? Kandil simitleri, şekerli simitler, şimdilerde satılmaya başlanan zeytinli, peynirli, sucuklu, sosisli, ay çekirdekli, tahıllı simitler, hatta kepekli undan yapılanlar… Geleneksel fırınların üretimi dışında artık en son teknoloji ve modern pazarlama yöntemleriyle satışa sunulmasına karşın, simit aslında hakkında çok az şey bildiğimiz bir yiyecektir: Simit sözcüğü nereden çıkmış, simidi ilk kimler yapmış, simidin kültür tarihimizdeki yeri, geleneksel simitlerin şimdilerde yapılanlardan farkı, simit çeşitleri, üretim tekniklerinde yüzyılları kapsayan evrim ve değişmenin boyutları, simidin çay ve peynirle ilk buluşması üzerine bilgi dağarcığımızı genişletmek gerekir. Dünya gittikçe küreselleşirken ve yerel kültürel zenginliklerimizi gelecek kuşaklara aktarmanın taşıdığı önem ortadayken, nerdeyse genlerimize geçmiş simit alışkanlığımız, daha doğrusu aşkımız da ihmal edilememelidir.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat