Tiyatro, Tanzimat döneminde kültür hayatımıza giren önemli bir sanattır. Türk tiyatrosunun geleneksel tiyatrodan Batı tarzı tiyatroya geçiş döneminde seyircinin bu sanata karşı yaklaşımı ya da tiyatroda seyirci fikrinin ne olduğu hakkında daha önce yapılmış kapsamlı çalışma bulunmamaktadır. Oysa toplumsal anlamda önemli bir geçiş dönemi olan Tanzimat, hem siyasî hem de edebî anlamda büyük değişimlerin yaşandığı bir dönem olmakla birlikte tiyatro, bu iki önemli konunun en fazla tartışıldığı alan olmuştur.
Tiyatroda seyircinin önemi hakkında yapılan başka çalışmalar olmakla birlikte biz bu çalışmamızda tiyatroda seyircinin, edebi metnin okuru gibi değerşlendirilmesi gerektiği fikrinden hareket ederek kuramsal anlamda bir açılım getirmeye çalışacağız. Tiyatro; yazar, oyuncu ve seyircinin temel etkileşiminde birçok unsurun bir araya gelmesi ile anlam kazanan bir sanattır. Seyirci, bu üçlü etkileşim içinde odak noktası olması sebebiyle önem kazanmaktadır. Biz bu çalışmada öncelikle genel anlamıyla tiyatroda seyirci faktörünün çok boyutlu önemini ortaya koymaya çalışacağız.
Tiyatro tarihi boyunca seyircinin nasıl algılandığı ve yorumlandığı üzerine bir değerlendirme yapıldığında, seyircinin eğitilmesi meselesinin eleştirmenler ve yazarlar tarafından sık sık tartışıldığını görmekteyiz. Bu çalışmada da seyircinin oyun yazılırken ve sahnelenirken hangi unsurlardan, nasıl etkilendiğini, göstergelerin oyunun sahnelendiği andaki önemini, kültürel öğelerle bağlantılı olarak değerlendirmeye çalışacağız. Bununla ilişkili olarak yazarseyirci ilişkisini değerlendirerek seyirci fikrini anlamaya çalışacağız. Elbette edebiyatın kuramsal anlamda en çok tartışılan konularından biri olan “estetik yaşantı”yı da tiyatroda seyirciye aktarılmak istenen duygulardan biri olduğu fikrinden hareketle ele almanın konumuz açısından faydalı olduğunu düşünmekteyiz. Bu nedenle “estetik yaşantı” konusunu da çalışmamızın birinci bölümünde inceleyeceğiz.
Türk Tiyatrosunda seyircinin nasıl oluştuğunu anlayabilmemiz için öncelikle Geleneksel Türk Tiyatrosunda seyirci fikri hakkında bir değerlendirme yapmamız gerekmektedir. Batı tarzı tiyatro ile ilk tanışmanın yaGandığı Tanzi-mat döneminde seyircinin gelenekle beslenen bir tiyatro fikri vardır. Orta oyunu ve Karagöz gibi halk tiyatrosu geleneğinden gelen türlerin yarattığı bu seyirci tipi Batı tiyatrosu ile tanıştıktan sonra değişime uğrayacaktır. Bu nedenle çalışmamızda bu değişimin nasıl olduğunu, seyirci fikrinin padişahlardan halka doğ-ru nasıl Gekillendiğini değerlendirmeye çalışacağız. Çalışmamızın ikinci bölü-münde ilk tiyatro çalışmalarının başladığı saray tiyatrosunun tarihini seyirci fikriyle ilşkilendirerek inceleyeceğiz. Bunun için padişah Abdülmecid ile başlayan tiyatro çalışmalarının sonraki padiGahlar döneminde nasıl desteklendiğini ve bunun halk tarafından nasıl algılandığını incelemeye çalışacağız.
Tiyatro çalışmalarının başladığı bu ilk yıllarda tiyatronun gelişmesine büyük katkıları olan Osmanlı Tiyatrosu ve imtiyaz sahibi Güllü Agop?un seyirciye yaklaşımını incelemek konumuz açısından oldukça önem taşımaktadır. İlk Türkçe gösterimlerin verilmeye başlanması ile seyirciyi eğitme faaliyetleri de gündeme gelmiştir. Dolayısıyla bu konuda en fazla tartışma yaratan Osmanlı Tiyatrosu olmuştur. Basına yansıyan eleştiriler ile Osmanlı Tiyatrosunu değerlendirmenin seyirciyi anlamamız açısından faydalı olacağını düşünmekteyiz. Bunun yanı sıra, seyircinin eğitilmesi konusunda Ahmet Vefik Paşa?nın da ikinci bölümde ele alınmasını uygun bulduk. Ek olarak sansür konusunu hem döne-mi anlamamıza yardımcı olacağını hem de seyirciye doğrudan etkisi olduğunu düşündüğümüz için araştırmamıza aldık.
ÇalıGmamızın üçüncü bölümünde Tanzimat dönemi yazarlarının tiyatro eserlerini kaleme alırken seyirciyi nasıl algıladıkları hakkında bir inceleme yapmaya çalıştık. Tiyatronun unsurlarının (yazar, seyirci, oyuncu, yönetmen gibi) bir bütün olarak etkileşiminin temelinde yazar ve seyirci fikrinin bulunduğunu ve diğer bütün unsurları etkileyerek tiyatronun Gekillenmesinde önemli bir rol oynadığını düşünmekteyiz. Bu nedenle Tanzimat döneminde öne çıkan yazarların eserlerini kaleme alırken nasıl bir seyirci öngördüklerini, dolayısıyla seyirciden ne beklediklerini, bu seyirci fikrinin onların sanatlarına nasıl bir etki-de bulunduğunu üçüncü bölümde incelemeye çalışacağız.
Çalışmamızda seyircinin basına nasıl yansıdığı meselesi de dikkate alınmıştır. Özellikle padişahların tiyatroya olan ilgileri ile Osmanlı Tiyatrosunu ele aldığımız bölümlerde dönemin gazete ve dergilerinden alınmış yazılardan yararlanmaya çalıştık. Bu konuda gazete ve dergilerde yayınlanan pek çok bilgi ve belge bulunmakla birlikte çalışmamızın alanını sınırlı tuttuğumuzdan özellikle Metin And ve Refik Ahmet Sevengil?in çalışmalarındaki referanslarından hareket etmeyi uygun bulduk. Ayrıca konuyla ilişkili bulduğumuz bazı yazıları da çalışmamızın “Ekler” bölümüne aldık. Ekler bölümündeki bu örneklerle çalışma alanının genişliğini de göstermek istedik.
Tiyatro, Tanzimat döneminde kültür hayatımıza giren önemli bir sanattır. Türk tiyatrosunun geleneksel tiyatrodan Batı tarzı tiyatroya geçiş döneminde seyircinin bu sanata karşı yaklaşımı ya da tiyatroda seyirci fikrinin ne olduğu hakkında daha önce yapılmış kapsamlı çalışma bulunmamaktadır. Oysa toplumsal anlamda önemli bir geçiş dönemi olan Tanzimat, hem siyasî hem de edebî anlamda büyük değişimlerin yaşandığı bir dönem olmakla birlikte tiyatro, bu iki önemli konunun en fazla tartışıldığı alan olmuştur.
Tiyatroda seyircinin önemi hakkında yapılan başka çalışmalar olmakla birlikte biz bu çalışmamızda tiyatroda seyircinin, edebi metnin okuru gibi değerşlendirilmesi gerektiği fikrinden hareket ederek kuramsal anlamda bir açılım getirmeye çalışacağız. Tiyatro; yazar, oyuncu ve seyircinin temel etkileşiminde birçok unsurun bir araya gelmesi ile anlam kazanan bir sanattır. Seyirci, bu üçlü etkileşim içinde odak noktası olması sebebiyle önem kazanmaktadır. Biz bu çalışmada öncelikle genel anlamıyla tiyatroda seyirci faktörünün çok boyutlu önemini ortaya koymaya çalışacağız.
Tiyatro tarihi boyunca seyircinin nasıl algılandığı ve yorumlandığı üzerine bir değerlendirme yapıldığında, seyircinin eğitilmesi meselesinin eleştirmenler ve yazarlar tarafından sık sık tartışıldığını görmekteyiz. Bu çalışmada da seyircinin oyun yazılırken ve sahnelenirken hangi unsurlardan, nasıl etkilendiğini, göstergelerin oyunun sahnelendiği andaki önemini, kültürel öğelerle bağlantılı olarak değerlendirmeye çalışacağız. Bununla ilişkili olarak yazarseyirci ilişkisini değerlendirerek seyirci fikrini anlamaya çalışacağız. Elbette edebiyatın kuramsal anlamda en çok tartışılan konularından biri olan “estetik yaşantı”yı da tiyatroda seyirciye aktarılmak istenen duygulardan biri olduğu fikrinden hareketle ele almanın konumuz açısından faydalı olduğunu düşünmekteyiz. Bu nedenle “estetik yaşantı” konusunu da çalışmamızın birinci bölümünde inceleyeceğiz.
Türk Tiyatrosunda seyircinin nasıl oluştuğunu anlayabilmemiz için öncelikle Geleneksel Türk Tiyatrosunda seyirci fikri hakkında bir değerlendirme yapmamız gerekmektedir. Batı tarzı tiyatro ile ilk tanışmanın yaGandığı Tanzi-mat döneminde seyircinin gelenekle beslenen bir tiyatro fikri vardır. Orta oyunu ve Karagöz gibi halk tiyatrosu geleneğinden gelen türlerin yarattığı bu seyirci tipi Batı tiyatrosu ile tanıştıktan sonra değişime uğrayacaktır. Bu nedenle çalışmamızda bu değişimin nasıl olduğunu, seyirci fikrinin padişahlardan halka doğ-ru nasıl Gekillendiğini değerlendirmeye çalışacağız. Çalışmamızın ikinci bölü-münde ilk tiyatro çalışmalarının başladığı saray tiyatrosunun tarihini seyirci fikriyle ilşkilendirerek inceleyeceğiz. Bunun için padişah Abdülmecid ile başlayan tiyatro çalışmalarının sonraki padiGahlar döneminde nasıl desteklendiğini ve bunun halk tarafından nasıl algılandığını incelemeye çalışacağız.
Tiyatro çalışmalarının başladığı bu ilk yıllarda tiyatronun gelişmesine büyük katkıları olan Osmanlı Tiyatrosu ve imtiyaz sahibi Güllü Agop?un seyirciye yaklaşımını incelemek konumuz açısından oldukça önem taşımaktadır. İlk Türkçe gösterimlerin verilmeye başlanması ile seyirciyi eğitme faaliyetleri de gündeme gelmiştir. Dolayısıyla bu konuda en fazla tartışma yaratan Osmanlı Tiyatrosu olmuştur. Basına yansıyan eleştiriler ile Osmanlı Tiyatrosunu değerlendirmenin seyirciyi anlamamız açısından faydalı olacağını düşünmekteyiz. Bunun yanı sıra, seyircinin eğitilmesi konusunda Ahmet Vefik Paşa?nın da ikinci bölümde ele alınmasını uygun bulduk. Ek olarak sansür konusunu hem döne-mi anlamamıza yardımcı olacağını hem de seyirciye doğrudan etkisi olduğunu düşündüğümüz için araştırmamıza aldık.
ÇalıGmamızın üçüncü bölümünde Tanzimat dönemi yazarlarının tiyatro eserlerini kaleme alırken seyirciyi nasıl algıladıkları hakkında bir inceleme yapmaya çalıştık. Tiyatronun unsurlarının (yazar, seyirci, oyuncu, yönetmen gibi) bir bütün olarak etkileşiminin temelinde yazar ve seyirci fikrinin bulunduğunu ve diğer bütün unsurları etkileyerek tiyatronun Gekillenmesinde önemli bir rol oynadığını düşünmekteyiz. Bu nedenle Tanzimat döneminde öne çıkan yazarların eserlerini kaleme alırken nasıl bir seyirci öngördüklerini, dolayısıyla seyirciden ne beklediklerini, bu seyirci fikrinin onların sanatlarına nasıl bir etki-de bulunduğunu üçüncü bölümde incelemeye çalışacağız.
Çalışmamızda seyircinin basına nasıl yansıdığı meselesi de dikkate alınmıştır. Özellikle padişahların tiyatroya olan ilgileri ile Osmanlı Tiyatrosunu ele aldığımız bölümlerde dönemin gazete ve dergilerinden alınmış yazılardan yararlanmaya çalıştık. Bu konuda gazete ve dergilerde yayınlanan pek çok bilgi ve belge bulunmakla birlikte çalışmamızın alanını sınırlı tuttuğumuzdan özellikle Metin And ve Refik Ahmet Sevengil?in çalışmalarındaki referanslarından hareket etmeyi uygun bulduk. Ayrıca konuyla ilişkili bulduğumuz bazı yazıları da çalışmamızın “Ekler” bölümüne aldık. Ekler bölümündeki bu örneklerle çalışma alanının genişliğini de göstermek istedik.