Türk Edebiyatı Dergisi Sayı: 589 Kasım 2022 Aylık Fikir ve Sanat Dergisi

Stok Kodu:
4440000002479
Boyut:
19.5x27
Sayfa Sayısı:
84
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2022-11
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
1. Hamur
%5 indirimli
50,00TL
47,50TL
Taksitli fiyat: 9 x 5,81TL
Temin süresi 2-5 gündür.
4440000002479
1270302
Türk Edebiyatı Dergisi Sayı: 589 Kasım 2022
Türk Edebiyatı Dergisi Sayı: 589 Kasım 2022 Aylık Fikir ve Sanat Dergisi
47.50

Sevgili Türk Edebiyatı okurları
Her ay sizleri farklı ve ilgi çekici dosyalarla karşılama gayreti içindeyiz. Bu sayımızda da yazarlarımız ve şairlerimizin en yalın, en içten hâllerini yansıtan mektuplarını yorumlayan yazılara yer verdik. İnternetin devreye girmesi mektupların hayatımızdaki yerini anlam yitimine uğrattı. Günlerce, aylarca yolunu beklediğimiz dost mektupların hayatımızdan çekilişi üzerinden de yıllar geçti. Şimdi o mektuplar tarihî birer belge niteliğine büründü. Bu ayki dosyamıza da tarihî bir mektupla başlıyoruz. Fethi Gemuhluoğlu’nun, dergimizin banisi Ahmet Kabaklı’ya Almanya’dan gönderdiği 25 Ağustos 1964 tarihli mektup, iki dostun nezaketini ve birbirlerine olan hürmetini gözler önüne sererken bugün hâlâ tartışılan meselelere de tarihî bir perspektiften ışık tutuyor. Dosyamızın ilk makalesi ise Alâattin Karaca’nın kaleminden… Karaca bizleri, Ece Ayhan ile İlhan Berk’in mektup arkadaşlığına ortak ediyor. E. Ayhan’ın herkesten farklı bir noktada duruşunu, muhalifliğini ve marjinalliğini kendi satırlarına yansıyan hâliyle görüyoruz. Muharrem Dayanç ise Türk dergiciliğinin önemli ismi, Varlık’ın kurucusu Yaşar Nabi Nayır’a yazılmış mektuplara ışık tutuyor. Y.N. Nayır pek çok önemli yazar ve şairle dost olmuş, arkadaşlık etmiş bir isim. Dergi ve yayınevi vesilesiyle de birçoğuyla uzun uzun mektuplaşmaları olmuş. Bu mektuplar, o dönemin edebî hayatına, dedikodulara, kişisel hırs ve polemiklere bir kapı aralıyor. Mesut Şen de okuyucuyu tarihî bir yolculuğa çıkartarak bize Babur’un mektuplarını anlatıyor. Babur, kendi hatıratını kaleme almış olması hasebiyle Türk Hakanları içinde ayrı bir yerde duruyor. Hatıralarında mektuplarına da yer veren Babur, tüm samimiyeti ve içtenliğiyle bizlere manevi dünyasını da açıyor. Babur’un mektuplarında taht kavgalarını, oğulları ile olan ilişkisini, hayal kırıklıklarını, üzüntülerini ve daha nice insani yönünü okuyacaksınız. Şüphesiz çağımızın en çok tartışılan ve eleştirilen şairi İsmet Özel. Sercan Ceylan da İsmet Özel ve Ataol Behramoğlu’nun mektuplarını incelediği yazısında İ. Özel ve A. Behramoğlu’na farklı bir gözle bakmamızı sağlıyor. Mektuplar boyunca hem Özel’in hem de Behramoğlu’nun yaşadığı dönüşümler, değişmeler ve dostluklarının sınanması gözler önüne seriliyor. Fakat mektuplardaki en mühim kısımlar bunlar değil. Asıl nokta iki şairin sık sık edebiyat ve şiir üzerine düşünceleri, atışmaları, birbirlerini ikna etme çabaları, daima şiirin ne işe yaradığını sorgulamaları. Ahmet Duran Arslan, mektuplar üzerinden, bir türlü nihayete eremeyen bir romanın izini sürüyor: Vassaf Bey. Bu roman, Mahmut Şevket Esendal’ın senelerce üzerinde düşündüğü, zihninde gezdirdiği, yazıp yazıp sildiği bir eser. Âdeta Esendal’ın sırtındaki bir kambura dönüşen Vassaf Bey’in yarattığı bunalımlar ve buhranlar, okurken sizleri de tesiri altına alacak.
Dosyamızın hemen ardından Halide Şeyma Kuzgun’un, A. Yağmur Tunalı ile yaptığı söyleşi yer alıyor. Dilimize olan hakimiyeti ve okurda edebî bir haz uyandıran üslubuyla tanıdığımız, uzun yıllar da Samihâ Hanım’ın yakınında bulunan Tunalı, bu söyleşide özellikle S. Ayverdi’nin dil şuuru ve Türkçe hassasiyeti üzerinde duruyor. Mehmet Ali Talayhan, çağdaş hikâyeciliğimizin önemli ve mütevazı ismi Şerif Aydemir’i anlattığı makalesiyle yer alıyor. Tarık Özcan ise şiir evine bacadan giren Garipçileri inceliyor. Özcan’ın buradaki bacadan girenler ifadesi hayli ironik. Hakikaten de poetikalarıyla yaygın şiir anlayışının tam karşısında duran Garipçiler için şiir evinin kapısı, evin sakinleri tarafından mühürlenmişti. Nihayetinde Garipçiler okur üzerinde bir meşruiyet zemini kazanarak kapısı yüzlerine kapatılan bu şiir evine bacadan da olsa girmeyi başardılar. Klasik eserler çevirileriyle tanıdığımız filolog Cengiz Çevik ise Batı’da hayli konuşulan bir edebî tartışmaya bizler için farklı bir pencere açıyor. Klasiklerin beyaz adam propagandasına hizmet ettiğini söyleyen Padilla Peralta’nın fikirlerini tartışıyor. Fatih Kanter, 100 yaşına basan ve yayınlandığı günden itibaren Türk edebiyatındaki etkisi katlanarak artan Çalıkuşu’nun tiyatrodan romana uzanan macerasını kaleme alıyor. Yıldız Kocasavaş, büyük âlim Kemal Eraslan’ın örnek kişiliğine ve karakterine kendi hatıraları üzerinden bir ayna tutuyor. Özşan Koban ise bize ilginç bir hikâye anlatıyor…
Yasin Mortaş, Rıdvan Yıldız, Mustafa Ruhi Şirin, Şadi Oğuzhan ve Ahmettahsin Erdoğan bu ay şiirleriyle dergimize katkıda bulunuyorlar.
Kitaplık ve ajandamız da her zamanki gibi dopdolu. Herkese iyi okumalar dileriz…

İmdat Avşar
Genel Yayın Yönetmeni

Sevgili Türk Edebiyatı okurları
Her ay sizleri farklı ve ilgi çekici dosyalarla karşılama gayreti içindeyiz. Bu sayımızda da yazarlarımız ve şairlerimizin en yalın, en içten hâllerini yansıtan mektuplarını yorumlayan yazılara yer verdik. İnternetin devreye girmesi mektupların hayatımızdaki yerini anlam yitimine uğrattı. Günlerce, aylarca yolunu beklediğimiz dost mektupların hayatımızdan çekilişi üzerinden de yıllar geçti. Şimdi o mektuplar tarihî birer belge niteliğine büründü. Bu ayki dosyamıza da tarihî bir mektupla başlıyoruz. Fethi Gemuhluoğlu’nun, dergimizin banisi Ahmet Kabaklı’ya Almanya’dan gönderdiği 25 Ağustos 1964 tarihli mektup, iki dostun nezaketini ve birbirlerine olan hürmetini gözler önüne sererken bugün hâlâ tartışılan meselelere de tarihî bir perspektiften ışık tutuyor. Dosyamızın ilk makalesi ise Alâattin Karaca’nın kaleminden… Karaca bizleri, Ece Ayhan ile İlhan Berk’in mektup arkadaşlığına ortak ediyor. E. Ayhan’ın herkesten farklı bir noktada duruşunu, muhalifliğini ve marjinalliğini kendi satırlarına yansıyan hâliyle görüyoruz. Muharrem Dayanç ise Türk dergiciliğinin önemli ismi, Varlık’ın kurucusu Yaşar Nabi Nayır’a yazılmış mektuplara ışık tutuyor. Y.N. Nayır pek çok önemli yazar ve şairle dost olmuş, arkadaşlık etmiş bir isim. Dergi ve yayınevi vesilesiyle de birçoğuyla uzun uzun mektuplaşmaları olmuş. Bu mektuplar, o dönemin edebî hayatına, dedikodulara, kişisel hırs ve polemiklere bir kapı aralıyor. Mesut Şen de okuyucuyu tarihî bir yolculuğa çıkartarak bize Babur’un mektuplarını anlatıyor. Babur, kendi hatıratını kaleme almış olması hasebiyle Türk Hakanları içinde ayrı bir yerde duruyor. Hatıralarında mektuplarına da yer veren Babur, tüm samimiyeti ve içtenliğiyle bizlere manevi dünyasını da açıyor. Babur’un mektuplarında taht kavgalarını, oğulları ile olan ilişkisini, hayal kırıklıklarını, üzüntülerini ve daha nice insani yönünü okuyacaksınız. Şüphesiz çağımızın en çok tartışılan ve eleştirilen şairi İsmet Özel. Sercan Ceylan da İsmet Özel ve Ataol Behramoğlu’nun mektuplarını incelediği yazısında İ. Özel ve A. Behramoğlu’na farklı bir gözle bakmamızı sağlıyor. Mektuplar boyunca hem Özel’in hem de Behramoğlu’nun yaşadığı dönüşümler, değişmeler ve dostluklarının sınanması gözler önüne seriliyor. Fakat mektuplardaki en mühim kısımlar bunlar değil. Asıl nokta iki şairin sık sık edebiyat ve şiir üzerine düşünceleri, atışmaları, birbirlerini ikna etme çabaları, daima şiirin ne işe yaradığını sorgulamaları. Ahmet Duran Arslan, mektuplar üzerinden, bir türlü nihayete eremeyen bir romanın izini sürüyor: Vassaf Bey. Bu roman, Mahmut Şevket Esendal’ın senelerce üzerinde düşündüğü, zihninde gezdirdiği, yazıp yazıp sildiği bir eser. Âdeta Esendal’ın sırtındaki bir kambura dönüşen Vassaf Bey’in yarattığı bunalımlar ve buhranlar, okurken sizleri de tesiri altına alacak.
Dosyamızın hemen ardından Halide Şeyma Kuzgun’un, A. Yağmur Tunalı ile yaptığı söyleşi yer alıyor. Dilimize olan hakimiyeti ve okurda edebî bir haz uyandıran üslubuyla tanıdığımız, uzun yıllar da Samihâ Hanım’ın yakınında bulunan Tunalı, bu söyleşide özellikle S. Ayverdi’nin dil şuuru ve Türkçe hassasiyeti üzerinde duruyor. Mehmet Ali Talayhan, çağdaş hikâyeciliğimizin önemli ve mütevazı ismi Şerif Aydemir’i anlattığı makalesiyle yer alıyor. Tarık Özcan ise şiir evine bacadan giren Garipçileri inceliyor. Özcan’ın buradaki bacadan girenler ifadesi hayli ironik. Hakikaten de poetikalarıyla yaygın şiir anlayışının tam karşısında duran Garipçiler için şiir evinin kapısı, evin sakinleri tarafından mühürlenmişti. Nihayetinde Garipçiler okur üzerinde bir meşruiyet zemini kazanarak kapısı yüzlerine kapatılan bu şiir evine bacadan da olsa girmeyi başardılar. Klasik eserler çevirileriyle tanıdığımız filolog Cengiz Çevik ise Batı’da hayli konuşulan bir edebî tartışmaya bizler için farklı bir pencere açıyor. Klasiklerin beyaz adam propagandasına hizmet ettiğini söyleyen Padilla Peralta’nın fikirlerini tartışıyor. Fatih Kanter, 100 yaşına basan ve yayınlandığı günden itibaren Türk edebiyatındaki etkisi katlanarak artan Çalıkuşu’nun tiyatrodan romana uzanan macerasını kaleme alıyor. Yıldız Kocasavaş, büyük âlim Kemal Eraslan’ın örnek kişiliğine ve karakterine kendi hatıraları üzerinden bir ayna tutuyor. Özşan Koban ise bize ilginç bir hikâye anlatıyor…
Yasin Mortaş, Rıdvan Yıldız, Mustafa Ruhi Şirin, Şadi Oğuzhan ve Ahmettahsin Erdoğan bu ay şiirleriyle dergimize katkıda bulunuyorlar.
Kitaplık ve ajandamız da her zamanki gibi dopdolu. Herkese iyi okumalar dileriz…

İmdat Avşar
Genel Yayın Yönetmeni

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat