Bir varmış, bir yokmuş...
Ülkenin birinde zengin mi zengin bir tüccar varmış. Adam öyle zenginmiş ki yaşadığı kentin tüm alanlarını, caddelerini gümüş paralarla döşetse yine de tükenmezmiş serveti. Ama, adam öylesine cimriymiş ki, değil caddeleri parayla döşetmek, bir kuruş bile cebinden çıksın istemezmiş. Böylece de parası artarak çoğalmış çoğalmış, yüklü bir servet sahibi olmuş. Günün birinde tüccar ölünce serveti oğluna kalmış. Oğlan da öyle savurganmış ki kısa sürede babasından kalan mirası tüketmiş.
Bir varmış, bir yokmuş...
Ülkenin birinde zengin mi zengin bir tüccar varmış. Adam öyle zenginmiş ki yaşadığı kentin tüm alanlarını, caddelerini gümüş paralarla döşetse yine de tükenmezmiş serveti. Ama, adam öylesine cimriymiş ki, değil caddeleri parayla döşetmek, bir kuruş bile cebinden çıksın istemezmiş. Böylece de parası artarak çoğalmış çoğalmış, yüklü bir servet sahibi olmuş. Günün birinde tüccar ölünce serveti oğluna kalmış. Oğlan da öyle savurganmış ki kısa sürede babasından kalan mirası tüketmiş.