“Bir ömür, milletine adanmışsa yarım kalmaz; sadece tamamlanmayı bekler…’’
Bu eser “Bu hikâye yarım kaldı” diyenler için değil, “Bu hikâyeyi tamamlamak boynumuzun borcu” diyenler için yazıldı.
Bu kitap, bir Anadolu çocuğunun ideallerle yoğrulmuş, çileyle mayalanmış, inançla örülmüş hayatının izini sürmektedir.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun çocukluk yıllarından ülkü mücadelesine, zindanlardan siyaset meydanlarına, dostlarının dualarına ve sevenlerinin gözyaşlarına uzanan bu hikâye; yalnızca bir siyasi portre değil, aynı zamanda bir vicdanın, bir duruşun, bir millet sevdasının yansımasıdır.
Bu kitap, bir ömrün değil; bir inancın, bir ülkünün ve bir duruşun hikâyesidir.
Darbelerin, mahkeme salonlarının, meydanların, mitinglerin ve en çok da sessiz duaların tanığı olan Yazıcıoğlu’nun mücadelesi, hâlâ tamamlanmamış bir cümlenin öznesi gibi aramızda dolaşmaktadır.
Elinizdeki bu eser, inandığı değerler uğruna yürüyenlerin ayak izlerini takip eden bir kalbin, bir hafızanın ve bir vefanın satırlara dökülmüş hâlidir.
“Bir ömür, milletine adanmışsa yarım kalmaz; sadece tamamlanmayı bekler…’’
Bu eser “Bu hikâye yarım kaldı” diyenler için değil, “Bu hikâyeyi tamamlamak boynumuzun borcu” diyenler için yazıldı.
Bu kitap, bir Anadolu çocuğunun ideallerle yoğrulmuş, çileyle mayalanmış, inançla örülmüş hayatının izini sürmektedir.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun çocukluk yıllarından ülkü mücadelesine, zindanlardan siyaset meydanlarına, dostlarının dualarına ve sevenlerinin gözyaşlarına uzanan bu hikâye; yalnızca bir siyasi portre değil, aynı zamanda bir vicdanın, bir duruşun, bir millet sevdasının yansımasıdır.
Bu kitap, bir ömrün değil; bir inancın, bir ülkünün ve bir duruşun hikâyesidir.
Darbelerin, mahkeme salonlarının, meydanların, mitinglerin ve en çok da sessiz duaların tanığı olan Yazıcıoğlu’nun mücadelesi, hâlâ tamamlanmamış bir cümlenin öznesi gibi aramızda dolaşmaktadır.
Elinizdeki bu eser, inandığı değerler uğruna yürüyenlerin ayak izlerini takip eden bir kalbin, bir hafızanın ve bir vefanın satırlara dökülmüş hâlidir.
