“2580 yılı.
Uzay gemisi Hawking, solucandeliğindeki uzun, mide bulandırıcı, göz karartıcı ve klasik fizik kurallarıyla açıklanması olanaksız kestirme yolculuğundan sonra uzay boşluğunda madde-antimadde tepkimeli iticiler yardımıyla ışık hızına yakın hızlarda olmasına rağmen oldukça sakin bir şekilde ilerliyordu.”
*
Ses, bunların güneş enerjisini toplayan bir tür güneş pili olduğunu tahmin etti. Duvarın çevrelediği alan çoğunlukla bu panellerle kaplıydı fakat az ötede panellerin arasında bir kubbe gördü. Panellerin üstünden bir kedi gibi sessizce yürüyerek o kubbeye ulaştı ve aşağıya baktı. Kubbe saydamdı. Dikkatlice içeri bakınca aşağıda hareket eden insanlar gördüğünü düşündü. Gözlerini kırpıştırıp yeniden baktı. Gerçekten de aşağıda birkaç kafa bir oraya bir buraya hareket ediyordu. Birden hepsi durdu. Aralarından birisi tavanda bir noktaya işaret etti. Kafalar yukarı kalktı ve Ses hepsinin kendine baktığını gördü. Heyecandan önce kıpkırmızı oldu sonra soğuk soğuk terlemeye başladı. Hemen oradan kaçıp kurtulması gerektiğine karar vermesi saniyenin onda biri kadar bile sürmemişti. Geldiği yöne doğru koşmaya çalışırken aceleden dizini panellerden birine çarptı; dizi sıyrıldı ve kanamaya başladı. “Dikkatli olmazsam sonum kötü olabilir” diye düşündü ve panellerin üzerinde bazen iki, bazen dört ayak üstünde koşarak duvarın kenarına ulaştı. Neyse ki duvara bağlı çengelin ucunu hemen buldu ve ona tutunarak hızla aşağıya kaydı...
**
Murat Bengisu'nun ilk bilimkurgu romanı yakın geleceğe dair bir distopyaydı.Yeni romanı “Alba” ise daha barışçıl ve çevreci bir uygarlık kurması düşüncesi ile başlıyor.Alba, savaşarak yok olma noktasına yaklaştıktan sonra akıllanan ve yeni teknolojilerle donatılmış uzay gemileri ve bilimsel gelişmeler sayesinde artık başka gezegenlere ulaşıp oralarda koloniler oluşturmayı başaran insanoğlunun yeni gezegenlerden birisi.
Okyanuslar, mavi çöller ve beyaz ormanlarla kaplı bu gezegeni keşfeden öncülerin kurduğu koloni yıllar içinde büyüyor.Alba, içinde heyecan verici sırlar barındıran bir gezegen. Alba'yı ve orada yaşayan öncüleri ziyarete gelen bir keşif grubunun gözünden bu esrarengiz, tehlikeli, sıradışı dünyada yaşanan olayların tanığı oluyoruz...
***
1963 Almanya doğumlu yazar, mühendislik yüksek öğrenimini ABD'de tamamladıktan sonra akademik hayata atıldı. Çeşitli mühendislik derslerinin yanında yenilik yönetimi, tasarım mühendisliği, araştırma yöntemleri, ileri malzemeler gibi konularda akademik dersler veriyor.
Çocukluğundan beri bilimkurguyu çok seviyor.
“2580 yılı.
Uzay gemisi Hawking, solucandeliğindeki uzun, mide bulandırıcı, göz karartıcı ve klasik fizik kurallarıyla açıklanması olanaksız kestirme yolculuğundan sonra uzay boşluğunda madde-antimadde tepkimeli iticiler yardımıyla ışık hızına yakın hızlarda olmasına rağmen oldukça sakin bir şekilde ilerliyordu.”
*
Ses, bunların güneş enerjisini toplayan bir tür güneş pili olduğunu tahmin etti. Duvarın çevrelediği alan çoğunlukla bu panellerle kaplıydı fakat az ötede panellerin arasında bir kubbe gördü. Panellerin üstünden bir kedi gibi sessizce yürüyerek o kubbeye ulaştı ve aşağıya baktı. Kubbe saydamdı. Dikkatlice içeri bakınca aşağıda hareket eden insanlar gördüğünü düşündü. Gözlerini kırpıştırıp yeniden baktı. Gerçekten de aşağıda birkaç kafa bir oraya bir buraya hareket ediyordu. Birden hepsi durdu. Aralarından birisi tavanda bir noktaya işaret etti. Kafalar yukarı kalktı ve Ses hepsinin kendine baktığını gördü. Heyecandan önce kıpkırmızı oldu sonra soğuk soğuk terlemeye başladı. Hemen oradan kaçıp kurtulması gerektiğine karar vermesi saniyenin onda biri kadar bile sürmemişti. Geldiği yöne doğru koşmaya çalışırken aceleden dizini panellerden birine çarptı; dizi sıyrıldı ve kanamaya başladı. “Dikkatli olmazsam sonum kötü olabilir” diye düşündü ve panellerin üzerinde bazen iki, bazen dört ayak üstünde koşarak duvarın kenarına ulaştı. Neyse ki duvara bağlı çengelin ucunu hemen buldu ve ona tutunarak hızla aşağıya kaydı...
**
Murat Bengisu'nun ilk bilimkurgu romanı yakın geleceğe dair bir distopyaydı.Yeni romanı “Alba” ise daha barışçıl ve çevreci bir uygarlık kurması düşüncesi ile başlıyor.Alba, savaşarak yok olma noktasına yaklaştıktan sonra akıllanan ve yeni teknolojilerle donatılmış uzay gemileri ve bilimsel gelişmeler sayesinde artık başka gezegenlere ulaşıp oralarda koloniler oluşturmayı başaran insanoğlunun yeni gezegenlerden birisi.
Okyanuslar, mavi çöller ve beyaz ormanlarla kaplı bu gezegeni keşfeden öncülerin kurduğu koloni yıllar içinde büyüyor.Alba, içinde heyecan verici sırlar barındıran bir gezegen. Alba'yı ve orada yaşayan öncüleri ziyarete gelen bir keşif grubunun gözünden bu esrarengiz, tehlikeli, sıradışı dünyada yaşanan olayların tanığı oluyoruz...
***
1963 Almanya doğumlu yazar, mühendislik yüksek öğrenimini ABD'de tamamladıktan sonra akademik hayata atıldı. Çeşitli mühendislik derslerinin yanında yenilik yönetimi, tasarım mühendisliği, araştırma yöntemleri, ileri malzemeler gibi konularda akademik dersler veriyor.
Çocukluğundan beri bilimkurguyu çok seviyor.