Elif Diye Bir Türkü - Dilsiz Oyunu

Stok Kodu:
9789750408267
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
236
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-09
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Kategori:
%10 indirimli
198,00TL
178,20TL
Taksitli fiyat: 9 x 21,78TL
Temin süresi 1-3 gündür.
9789750408267
874629
Elif Diye Bir Türkü - Dilsiz Oyunu
Elif Diye Bir Türkü - Dilsiz Oyunu
178.20

Yayınevimiz bu kez Mehmet Başaran'ın iki kitabını, Elif Diye Bir Türkü ile Dilsiz Oyunu'nu birlikte okurlara sunuyor.

Başaran öykülerinde daha çok Trakya yöresini, köyünü, köylüsünü ve onun siyasî ve ekonomik sistem tarafından sömürülüşünü konu ediniyor. Köylünün içinde bulunduğu güç koşulları gerçekçi bir anlayışla yansıtarak, köy insanının duygusunu, hayallerini, töresini, inancını, içine düştüğü yoksulluğu, toprakla ilişkisini çarpıcı bir biçimde veriyor. Trakya'nın doğasını şiirsel bir anlatımla betimleyen Başaran, yanı sıra köylüsünün ağzını, deyişlerini, deyimlerini de metnin içine alarak, öykücülüğümüze dil ve ifade zengiliği getiriyor.

Evet, yaşı yetmişi geçiyordu. Akranları çoktan Sarıtepe'yi boylamıştı. Eskisi gibi çift süremiyor, kütük çıkaramıyordu. Kimi zaman yaşlılar kahvesinde bile, göçü gitmiş de gerilerde kalmış gibi duyuyordu kendini... Ama, içi gençlerden daha gençti. Ha deseler, dilsiz oyununda başı çekerdi. Madem ki kırlar ayağının dibine gelmişti, bu güzel kokuları ciğerlerine doldurabiliyordu, kendi rüzgarının önünde dilediği yere giderdi o... “Boşuna dırlanma Kuru Kamile, senin gibi ıh vay! ocak başlarında oturamam. Ayaklarım dilsiz oyununun tadına doyamadı daha... Yaz geceleri, kırda yattığımızda sana oynadığım oyunları düşün de, kes sesini... Varsın ‘kır domuz', ‘deli hafız', ‘koca pezevenk' diye homurdansın ardımdan yüreği kurumuşlar...”

Kime neydi yaşından? Yazların geveze böceği saçları arasında cırlıyordu ya... Soluğu kesilmedikçe... Avucunu yalasındı ölmesini bekleyen mirasçılar.

Parmak uçlarından gelinböceklerini uçurarak yürüdü.

Yayınevimiz bu kez Mehmet Başaran'ın iki kitabını, Elif Diye Bir Türkü ile Dilsiz Oyunu'nu birlikte okurlara sunuyor.

Başaran öykülerinde daha çok Trakya yöresini, köyünü, köylüsünü ve onun siyasî ve ekonomik sistem tarafından sömürülüşünü konu ediniyor. Köylünün içinde bulunduğu güç koşulları gerçekçi bir anlayışla yansıtarak, köy insanının duygusunu, hayallerini, töresini, inancını, içine düştüğü yoksulluğu, toprakla ilişkisini çarpıcı bir biçimde veriyor. Trakya'nın doğasını şiirsel bir anlatımla betimleyen Başaran, yanı sıra köylüsünün ağzını, deyişlerini, deyimlerini de metnin içine alarak, öykücülüğümüze dil ve ifade zengiliği getiriyor.

Evet, yaşı yetmişi geçiyordu. Akranları çoktan Sarıtepe'yi boylamıştı. Eskisi gibi çift süremiyor, kütük çıkaramıyordu. Kimi zaman yaşlılar kahvesinde bile, göçü gitmiş de gerilerde kalmış gibi duyuyordu kendini... Ama, içi gençlerden daha gençti. Ha deseler, dilsiz oyununda başı çekerdi. Madem ki kırlar ayağının dibine gelmişti, bu güzel kokuları ciğerlerine doldurabiliyordu, kendi rüzgarının önünde dilediği yere giderdi o... “Boşuna dırlanma Kuru Kamile, senin gibi ıh vay! ocak başlarında oturamam. Ayaklarım dilsiz oyununun tadına doyamadı daha... Yaz geceleri, kırda yattığımızda sana oynadığım oyunları düşün de, kes sesini... Varsın ‘kır domuz', ‘deli hafız', ‘koca pezevenk' diye homurdansın ardımdan yüreği kurumuşlar...”

Kime neydi yaşından? Yazların geveze böceği saçları arasında cırlıyordu ya... Soluğu kesilmedikçe... Avucunu yalasındı ölmesini bekleyen mirasçılar.

Parmak uçlarından gelinböceklerini uçurarak yürüdü.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat