Türkçeye ilk kez çevrilen bu eser, insanlık tarihinin derinliklerine dalıyor ve Paleolitik Çağ'ın Aurignacien bölümüne kadar olan döneme odaklanıyor. Yazar, tarihsel dönemlere kesin tarihler atamanın zorluğunu vurgulayarak, zamanın ne kadar esnek ve değişken olduğunu gösteriyor. 1904 yılında Buzul Çağı için belirlenen 139.000 yıllık sürenin, sadece beş yıl sonra milyonlara nasıl çıktığını örnek olarak sunuyor. Bu kitap, tarih ve arkeoloji meraklıları için zamanın gizemli sırlarını keşfetme fırsatı sunuyor. Eser, insanlık tarihinin gizemli dönemlerini aydınlatma çabasında. Yazar, zamanın alt bölümlerini yıllarla sınırlamaktan ziyade, hayvan türleri ve taş aletlerin şekilleriyle kategorize etmenin daha anlamlı olduğuna vurgu yapıyor. Eldeki çok sayıda kanıt arasından en anlamlı olanları seçerken gösterdiği özeni ve iddialarını desteklemek için kullandığı sebepleri bizlerle paylaşıyor.
Bilgi çağının hızla genişlediği bu dönemde, M. Henri Martin'in La Quina'da keşfettiği, Neandertal'e benzer ancak ondan farklı karakteristiklere sahip olan bir insan iskeletine dikkat çekiyor. Ayrıca, Bay Moir'in Pliyosen dönemine dair buluntuları olan işlenmiş aletlerin keşfi de bu çalışmanın kilit noktalarından biri. Bu eser, tarihin derinliklerine bir yolculuk yapmak isteyenler için kaçırılmayacak bir rehber niteliğindedir.
Türkçeye ilk kez çevrilen bu eser, insanlık tarihinin derinliklerine dalıyor ve Paleolitik Çağ'ın Aurignacien bölümüne kadar olan döneme odaklanıyor. Yazar, tarihsel dönemlere kesin tarihler atamanın zorluğunu vurgulayarak, zamanın ne kadar esnek ve değişken olduğunu gösteriyor. 1904 yılında Buzul Çağı için belirlenen 139.000 yıllık sürenin, sadece beş yıl sonra milyonlara nasıl çıktığını örnek olarak sunuyor. Bu kitap, tarih ve arkeoloji meraklıları için zamanın gizemli sırlarını keşfetme fırsatı sunuyor. Eser, insanlık tarihinin gizemli dönemlerini aydınlatma çabasında. Yazar, zamanın alt bölümlerini yıllarla sınırlamaktan ziyade, hayvan türleri ve taş aletlerin şekilleriyle kategorize etmenin daha anlamlı olduğuna vurgu yapıyor. Eldeki çok sayıda kanıt arasından en anlamlı olanları seçerken gösterdiği özeni ve iddialarını desteklemek için kullandığı sebepleri bizlerle paylaşıyor.
Bilgi çağının hızla genişlediği bu dönemde, M. Henri Martin'in La Quina'da keşfettiği, Neandertal'e benzer ancak ondan farklı karakteristiklere sahip olan bir insan iskeletine dikkat çekiyor. Ayrıca, Bay Moir'in Pliyosen dönemine dair buluntuları olan işlenmiş aletlerin keşfi de bu çalışmanın kilit noktalarından biri. Bu eser, tarihin derinliklerine bir yolculuk yapmak isteyenler için kaçırılmayacak bir rehber niteliğindedir.