Göksu’nun gümüş ırmağında yankılanan çakıl sesleri, sizi iki bin üç yüz yıl geriye—Seleukos I Nikator’un mızraklarının parıltısına—taşır. Seleukos’un Mirası Silifke, Toros eteklerinden Taşucu’nun tuz kokan rüzgârına, Calycadnus’un dur durak bilmez akışından Bizans’ın çan seslerine uzanan katman katman bir tarih yankısıdır. Kent surlarında gizlenen Helenistik tapınak gölgeleri, Roma lejyonlarının kalkan izleri ve erken Hristiyanların loş bazilikaları tek solukta önünüzde açılır.
Bu eser, Stephanus Byzantios’un Ethnika dipnotlarından LIDAR taramalarına, Strabon’un coğrafi tasvirlerinden epigrafik sessiz tanıklara kadar geniş bir kaynak mozaiğini tek potada eritir. Seleukos hanedanının kurduğu “nehrin üzerindeki yıldız kent” Silifke’yi; ticaret, savunma ve inanç üçgeninde yeniden kurgular. Akademisyen, arkeolog, tarih meraklısı ya da yalnızca taşların fısıldadığı sırrı duymak isteyen her okur için vazgeçilmez bir başvuru kitabı.
Göksu’nun gümüş ırmağında yankılanan çakıl sesleri, sizi iki bin üç yüz yıl geriye—Seleukos I Nikator’un mızraklarının parıltısına—taşır. Seleukos’un Mirası Silifke, Toros eteklerinden Taşucu’nun tuz kokan rüzgârına, Calycadnus’un dur durak bilmez akışından Bizans’ın çan seslerine uzanan katman katman bir tarih yankısıdır. Kent surlarında gizlenen Helenistik tapınak gölgeleri, Roma lejyonlarının kalkan izleri ve erken Hristiyanların loş bazilikaları tek solukta önünüzde açılır.
Bu eser, Stephanus Byzantios’un Ethnika dipnotlarından LIDAR taramalarına, Strabon’un coğrafi tasvirlerinden epigrafik sessiz tanıklara kadar geniş bir kaynak mozaiğini tek potada eritir. Seleukos hanedanının kurduğu “nehrin üzerindeki yıldız kent” Silifke’yi; ticaret, savunma ve inanç üçgeninde yeniden kurgular. Akademisyen, arkeolog, tarih meraklısı ya da yalnızca taşların fısıldadığı sırrı duymak isteyen her okur için vazgeçilmez bir başvuru kitabı.
