Toros Dağları’nın sarp geçitleri ile Göksu’nun dingin deltası, yüzyıllar boyunca Anadolu’nun kalbini Akdeniz’e bağlayan kadim bir arter oldu. Toros Dağ Geçitleri ve Silifke; Paleozoik kayaçlardan Roma’nın Via Tauri’sine, Hamilton’ın 1836 kesit çizimlerinden Osmanlı menzil teşkilatına kadar uzanan çok katmanlı bir yol öyküsünü inceliyor. Jeoloji, iklim tarihi, askeri lojistik ve kültürel etkileşim, dağ sırtlarının gölgesinde tek bir panoramada buluşuyor. Bu çalışma, Cilicia Gates’ten Silifke Kalesi’ne uzanan hattı bir “coğrafya laboratuvarı”na dönüştürerek okuyucuya Toros geçitlerinin jeostratejik ruhunu keşfetme fırsatı sunuyor.
Toros Dağları’nın sarp geçitleri ile Göksu’nun dingin deltası, yüzyıllar boyunca Anadolu’nun kalbini Akdeniz’e bağlayan kadim bir arter oldu. Toros Dağ Geçitleri ve Silifke; Paleozoik kayaçlardan Roma’nın Via Tauri’sine, Hamilton’ın 1836 kesit çizimlerinden Osmanlı menzil teşkilatına kadar uzanan çok katmanlı bir yol öyküsünü inceliyor. Jeoloji, iklim tarihi, askeri lojistik ve kültürel etkileşim, dağ sırtlarının gölgesinde tek bir panoramada buluşuyor. Bu çalışma, Cilicia Gates’ten Silifke Kalesi’ne uzanan hattı bir “coğrafya laboratuvarı”na dönüştürerek okuyucuya Toros geçitlerinin jeostratejik ruhunu keşfetme fırsatı sunuyor.
